20. Hukuk Dairesi 2016/13212 E. , 2018/7642 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin hisselerinin bulunduğu dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... mevkiinde kain ve tapunun 597, 598 ve 599 parseller imar düzenlenmesi tarihinde Kızılot Belediye sınırları içinde iken 2006 yılında İmar Kanununun 18. maddesi uygulaması sonucu Turizm Tesis Alanı olarak 8.334 m2 olarak imar tapusu haline getirilerek ve 106 da 1 parsel numarası aldığını, iş bu düzenleme sonucu taşınmazın 517 m2"lik kısmının kıyı kenar olarak ayrıldığını, 599 parsel sayılı taşınmaz Kanunun 18. maddesi uygulaması sonucu kıyı kenar çizgisine ayrılan 517 metrekarelik kısmı haricindeki kısmı 18. madde uygulaması sonucu ... alınmak suretiyle TTA alanı olarak imar düzenlemesine tabi tutulduğunu ve yeni imar tapusu alındığını, dava konusu 517 m2"lik kısmı ise düzenleme dışı tutularak kıyı kenar olarak ayrıldığını, bu sebeple dava konusu taşınmaza ait kısmın davacı tarafça üzerindeki tasarrufu ortadan kaldırıldığını, dava konusu taşınmaza beş yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen davalı idare tarafından kamulaştırma yapılmaması nedeniyle davacının mülkiyet hakkının süresiz biçimde kısıtlandığını ve kamulaştırma yapılmaksızın müvekkiline mülkiyet haklarında tasarruf edebilme imkanı davalı tarafından uzun yıllar pasif kalması suretiyle sınırlandırıldığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, miras yolu ile müvekkile ait dava konusu yerde bulunan hisselerinden dolayı şimdilik toplam 20.000.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve müvekkillerin hissesi oranında ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 24/09/2013 tarihli ıslah dilekçesiyle ise talebini 308.975,00.-TL"ye yükseltmiştir.
Mahkemece, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeni ile davanın usulden reddine ilişkin kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/10/2014 tarih ve 2014/5722-2014/23411 E.K. sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; dava konusu taşınmazın Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yapılan kıyı kenar çizgisi uygulaması nedeniyle kıyı kenar çizgisi içerisine alındığı, bu kararın onanarak 02/02/1986 tarihinde kesinleştiği, davacının tapu kaydı şeklen varlığını devam ettirse de, hukuken geçerliliğini yitirdiği, taşınmazdan yararlanma ve tasarruf etme imkanının kalmadığı ve mülkiyet hakkının kısıtlandığı bu hususun taşınmazın aynına ilişkin olduğu anlaşıldığından ve bu durumda adliye mahkemeleri görevli olduğundan, işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden, yazılı gerekçelerle idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi, doğru görülmemiştir.” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu: 1-Davanın kabulü ile, davacılardan... için ayrı ayrı 42.913,20.-TL; ... için ayrı ayrı 10.728,30.-TL; ... içinse ayrı ayrı 17.165,28.-TL olmak üzere toplam 308.795,04.-TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacılara verilmesine,
2-Dava konusu olan fen bilirkişi rapor ve krokisinde mavi renkle "kıyı kenarda kalan kısım" olarak gösterilen Sorkun mahallesi 599 nolu parselin 480 m²"lik bu kısmının tapu maliki dava dışı ..."ın hisseleri haricinde iptali ile kıyıya terkinine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tâbi davalardandır.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak, ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır." hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Yargılama aşamasında taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Kural olarak ıslah işlemi harca tâbi bir işlem olup; ıslah edilen husus, değer artırımı ise nispi tarifeye göre harç alınmalı, değilse maktu harç yatırılmalıdır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, ıslah edilen dava değeri üzerinden nisbi tarifeye göre dava ve ıslah harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi ıslah harcının alınması gerekir. Islah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilam harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacılar vekili 24/09/2013 tarihli dilekçesiyle tazminat isteğini 308.795,04.-TL"ye arttırmış ise de artırılan kısma ilişkin harç yatırmamıştır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, artırılan değer üzerinden ıslah harcı tamamlanmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.
Bu durumda mahkemece; yürürlükteki harçlar tarifesi uyarınca ıslah edilen dava değeri üzerinden ıslah harcını ödemesi konusunda davacıya usulünce süre verilip harcı tamamlanan değer üzerinden hüküm kurulması gerekirken, harcı tamamlanmayan ıslah dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; tazminat davasının konusu para ile değerlendirilebilen nitelikte bulunduğundan ve kanunen getirilen bir istisnada bulunmadığından nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekili ve davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 28/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.