Esas No: 2017/10976
Karar No: 2018/7751
Karar Tarihi: 30.11.2018
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/10976 Esas 2018/7751 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 16/01/2013 havale tarihli dilekçesinde özetle; tapuda davalı adına kayıtlı Taşpınar mahallesi 258 parsel nolu taşınmazın 7.830,87 m²"lik kısmının kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığını ileri sürerek, sözkonusu kısmın tapusunun iptali ile taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini dava etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine Dairemizin 2014/2399 -5235 E.K. sayılı kararıyla “İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve özellikle keşif sonucu düzenlenen orman bilirkişi kurulu raporunda, 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslara göre gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verilerek yapılan uygulama sonucu 77 ve 90 nolu OTS’lere göre kişi tarlaları takip edilerek orman sınırının belirlendiği gözönünde bulundurularak çekişmeli taşınmazın orman tahdidi dışında kalan yerlerden olduğu anlaşıldığı” gereğine değinilerek hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı ... Yönetimi tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 2014/6251-2015/5876 E.K. sayılı kararıyla “Dairece, dava konusu taşınmazın 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesi ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslara göre gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verilerek yapılan uygulama sonucu 77 ve 90 nolu OTS’lere göre kişi tarlaları takip edilerek orman sınırının belirlendiği gözönünde bulundurularak çekişmeli taşınmazın orman tahdidi dışında kalan yerlerden olduğu anlaşıldığı gerekçesiyle mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar onanmış ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; orman kadastro tutanaklarına göre, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde yapılan orman kadastro çalışmasına standart topografik kadastro (STK) haritaları esas alınmıştır. STK haritasındaki parsel sınırları esas alınarak orman kadastrosu yapılmış ve askıya çıkarılarak 16.04.1991 tarihinde kesinleşmiş ve tahdidin kesinleşmesinden itibaren 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Dolayısı ile yörede yapılan orman tahdidinin olarak iptaline ilişkin gerek kadastro mahkemesinde gerekse de genel hukuk mahkemesinde açılabilecek bir dava bulunmadığından, yapılan orman kadastrosu kesinlik kazanmıştır. Aynı gün temyiz incelemesi yapılan komşu 257 parselin davalı olduğu asliye 1. hukuk mahkemesine ait 26.12.2013 gün ve 2013/81- 983 E.K. sayılı hükmün temyiz incelemesi sırasında getirtilen STK haritası ile taşınmazlara ilişkin grafik kadastro haritasındaki parsel sınırlarının birbirinden farklı olduğu, STK haritası ile orman kadastro haritasının uyumlu olduğu, orman kadastro tutanakları ile orman kadastro haritası arasında çelişki bulunmadığı anlaşıldığına göre, kesinleşmiş orman kadastrosu içinde kalan Harita Mühendisi Mehmet Arar ve Orman Yüksek Mühendisi Mehmet Haluk Barut"un müşterek imzası bulunan 14.11.2013 tarihli rapor ve ekindeki krokide (A) harfi ile gösterilen 7831 m²"lik bölüme ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi doğru olmadığından, Dairece maddi hataya dayalı verilen onama kararının kaldırılarak mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.” gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, Ankara ili Gölbaşı ilçesi Taşpınar mahallesi 258 parsel sayılı taşınmazın kesinleşmiş orman kadastrosu içinde kalan 14/11/2013 tarihli rapor ve ekindeki krokide (a) harfi ile gösterilen 7831 m²"lik bölüm yönünden tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline, geri kalan kısmın ada numarası aynı kalmak kaydıyla en son parsel numarasını takip eden yeni bir parsel numarası verilerek davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen tahdide dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 16.10.1990 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise 1951 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine
30/11/2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
(M)
KARŞI OY
Davacı ... Yönetimi tapuda davalı adına kayıtlı Taşpınar mahallesi 258 parsel nolu taşınmazın bir kısmının kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığını ileri sürerek, sözkonusu kısmın tapusunun iptali ile taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece orman kadastro tutanakları ile orman kadastro haritasında çelişki olduğu, çelişki halinde haritanın dayanağını oluşturan tutanakların ve tutanak içeriklerinin esas alınması gerektiği, tutanak içeriklerine uygun olmayan hatalı haritanın uygulamaya esas alınmasının hak kaybı ve mağduriyete sebebiyet vereceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm Dairemizin, 2014/2399 -5235 E.K. sayılı kararıyla onanmıştır.
Karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 2014/6251 - 2015/5876 E.K. sayılı kararıyla Standart Topografik Kadastro Haritası ile orman kadastro haritasının uyumlu olduğu, bu haliyle orman kadastro tutanakları ile orman kadastro haritası arasında çelişki bulunmadığı gerekçesiyle maddi hataya dayalı olarak hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “maddi hata” kavramının irdelenmesinde yarar vardır:
Maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder (Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, Birinci Baskı 1976, sayfa:208).
Burada belirtilen maddi yanılgı kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Bilindiği üzere mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 459. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 304. maddesi uyarınca, iki tarafın isim, sıfat ve neticei taleplerine ilişkin maddi hatalar ve esas hükümde hesap hataları yapılmış ise mahkeme bu hataları düzeltebilir.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrarla maddi gerçeğin gözardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı sarsacaktır.
O nedenledir ki; Yargıtay, bu güne değin maddi yanılgının belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltilmesini kabul etmiştir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 gün ve 2002/10-895 E., 2002/838 K.; 02.07.2003 gün ve 2003/21-425 E. 2003/441 K.; 13.04.2011 gün ve 2011/9-101 E., 2011/128 K. sayılı kararlarında da; maddi yanılgıya dayalı onama ve bozma kararlarının karşı taraf lehine sonuç doğurmayacağı, hatalı biçimde hak sahibi olmanın evrensel hukukun temel ilkelerine ters düşeceği, maddi gerçeğin her zaman önde geleceği kabul edilmiş, maddi yanılgıya dayalı olarak verilmiş bulunan onama ve bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmanın evrensel hukukun temel ilkelerini ihlal edeceği ve karşı taraf yararına sonuç doğurmasının olanaklı olmadığı belirtilmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında eldeki davaya konu olay incelendiğinde, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede genel arazi kadstrosunun 1951 yılında yapıldığı, taşınmazın 19.400 m2 yüzölçümü ile tespit edilerek çapa bağlandığı ve kadastro tespitinin kesinleşmesi üzerine 258 parsel numarası ile tapuya tescil edildiği, bilahare yörede 18 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması uygulaması çalışmalarına başlandığı ve bu çalışmaların sonuçlandırılarak 16.10.1990 tarihinde ilân edildiği, daha sonra 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi uyarınca yapılan düzeltme çalışmalarında taşınmazın geomterik durumu değiştirilmeden yüzölçümünün 18.233 m2 olarak düzeltildiği ve halen bu şekilde tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Dosya arasında bulunan Ankara Kadastro Müdürlüğünün 06/02/2013 tarihli yazısında çekişmeli taşınmaza ilişkin yukarıda bahsedilen tüm işlemlere ait tüm bilgi ve belgeler mahkemeye gönderilmiş olup, Kadastro Müdürlüğünde kesinleşmiş kadastro paftası dışında geçerli bir Standart Topografik Kadastro Haritasına rastlanılmadığı bildirilmiştir.
Orman kadastrosu çalışma tutanaklarında ise çekişmeli taşınmaz hakkında yapılan işlem “... ağaç kazık üzerine 90 nolu OS tesis edildi. Buradan orman sınır hattının parsel sınırlarına aynen uyularak sağ taraf Devlet ormanı, sol taraf 257 ve 258 nolu tapulama parselleri sınırlarını takiple bu ormanın sınırlandırılmasında başlangıç nokta olan 77 nolu OS noktasına gelerek bu poligon kapatıldı” şeklinde ifade edilmiştir.
Bilindiği üzere 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49.
maddesi “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha
çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmünü içermekte olup 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslarda da gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verilerek uygulama yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Bu durumda, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ilişkin orman kadastro tutanakları esas alınarak yapılan uygulamada, 77 ve 90 nolu OS’lere göre çekişmeli 258 parsel sayılı taşınmazın da içinde bulunduğu gerçek kişilere ait taşınmazların 1951 yılında yapılıp ilan edilerek kesinleşen ve çapa bağlanarak tapuya tescil edilen parsel sınırları takip edilerek orman sınırının belirlendiği ve ilan edilerek bu şekilde kesinleştiği gözönünde bulundurulduğunda, çekişmeli taşınmazın orman kadastro tutanaklarındaki ifadeler ve uygulama doğrultusunda orman tahdidi dışında kalan yerlerden olduğu duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıktır. Kaldı ki, mahkemece hükme esas alınan 16/06/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporunda da, orman kadastro haritası ile orman kadastro tutanağındaki çelişki dikkate alınıp orman kadastro tutanağındaki tarifler esas alınarak inceleme yapıldığında, taşınmazın 6831 sayılı Kanun kapsamında orman sayılmayan yerlerden olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Sonuç olarak; açık maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur. Dairece karar düzeltme incelemesi sonucu maddi hataya dayalı olarak taşınmazın kısmen orman sınırları içerisinde bulunduğuna dair bozma kararı verilmiş olup maddi hata sonucu taşınmazın kısmen orman sınırları içerisinde bulunduğuna dair Dairemizce verilen bozma ilamına uyulmasının usulü kazanılmış hak ilkesinin istisnasını oluşturacağı ve davacı ... Yönetimi lehine usulü kazanılmış hak teşkil etmeyeceği kanaatindeyim.
Yukarıda açıklanan düşünce ve kanaatim nedeniyle mahkeme kararının bozulması gerektiği gerekçesiyle sayın çoğunluğun “mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğu gerekçesiyle hükmün onanması gerektiği" yönündeki görüşüne katılmıyorum.
...
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Başkanı
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.