21. Hukuk Dairesi 2016/9803 E. , 2017/2146 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, sigortalının iş kazası sonucunda vefatı nedeniyle yakınlarının manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, yerel mahkemenin 15/05/2014 tarih ve 2011/1239 Esas, 2014/320 Karar sayılı kararının, Dairemiz"in 02/04/2015 tarih ve 2014/22425 Esas, 2015/7120 Karar sayılı ilamı ile meydana gelen olayın fazla çalışmadan kaynaklandığı anlaşılmakta ise de kusur raporlarında özellikle tarafların kusurunun aidiyeti noktasında aynı olay nedeniyle bilirkişilerce farklı değerlendirmeler yapılması nedeniyle, mahkemece alınan kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için işçi sağlığı-trafik iş güvenliği konularında uzman, ehil bilirkişi kurulundan kusur raporu alınması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, yerel mahkemenin 07/10/2015 tarihli celsede Dairemiz"in bozma ilamına uyduğu, bu kapsamda yeni bir bilirkili kusur raporu aldığı, bozmadan sonra alınan bu yeni bilirkişi kusur raporunda davacılar murisinin %40, işverenin %60 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, buna karşılık mahkemece eldeki dosyanın davacılarının taraf olmadığı Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen rücu dava dosyasında murisin %100 kusurlu olduğunun kabul edildiği, giderek kusur oranının da bu şekilde kesinleştiğinden hareketle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti ... bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır, mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Somut olayda, eldeki dosyanın davacılarının taraf olmadığı rücu dava dosyasında kesinleşen kusur oranının onlar açısından kesin hüküm niteliği taşımadığı, Dairemiz"in yukarıda bahsedilen bozma ilamına uyulması ile davacılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu, bozmadan sonra alınan bilirkişi kusur raporunun da oluşa uygun olduğu gözden kaçırılarak davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, bozmadan sonra aldırılan kusur raporu dikkate alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
20/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.