Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/2907
Karar No: 2018/368
Karar Tarihi: 18.01.2018

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/2907 Esas 2018/368 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2015/2907 E.  ,  2018/368 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davada tapu iptal tescil isteminin reddine, tenkis isteminin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

    -KARAR-

    Asıl ve birleştirilen davalar muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemlerine ilişkindir.
    Asıl davada davacılar, mirasbırakanları ..."ün maliki olduğu 114 ada 16 parsel sayılı taşınmazını davalılara satış göstermek sureti ile temlik ettiğini ileri sürerek, mal kaçırma kastıyla yapılan işlemin iptali ile taraflar adına tapuya tesciline karar verilmesini istemişler, birleştirilen davada davacı ..., mirasbırakan ...’in ölmeden önce ... köyündeki tüm taşınmazlarını davalılara temlik ettiğini ileri sürerek, taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılık belgesindeki payları oranında taraflar adına tapuya tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiş, daha sonra sunduğu dilekçesinde birleştirilen davaya konu taşınmazların 1090, 1095, 1089, 146, 148, 417, 63, 332, 1088, 396,480, 976 parsel sayılı taşınmazlar olduğunu bildirmiştir.
    Davalılar, satış işleminin gerçek olduğunu, murisin dava konusu taşınmaz dışında bir çok taşınmazı bulunduğunu ve taraflar arasında paylaştırdığını, murisin amacının mal kaçırma olmadığını belirterek davanın reddini savumuşlardır.
    Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilen davada tapu iptal tescil isteminin reddine, tenkis talebinin kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan 1328 doğumlu ...’ün 10.06.2000 tarihinde öldüğü, geriye davalı oğulları ...,...,... ve ... ile davacı çocukları ..., ...,..., dahili davalı kızı ...’in kaldıkları, davanın devamı sırasında davalılardan ...’in ölmesi nedeni ile mirasçıları ... ve ...’ın davaya dahil edildikleri, dava konusu 114 ada 16 parsel sayılı taşınmazdaki 4 ve 7 nolu bağımsız bölümleri 27.03.1978 tarihinde davalı ...’e, 5 ve 10 nolu bağımsız bölümleri 13.09.1978 tarihinde davalı ...’e, 3 ve 8 nolu bağımsız bölümleri 6.6.1978 tarihinde davalı ...’e, 2 ve 9 nolu bağımsız bölümleri 20.09.1978 tarihinde davalı ...’a, 1 ve 6 nolu bağımsız bölümleri davalılar ...,..., ... ve ...’a satış göstermek sureti ile temlik ettiği, birleştirlen dava konusu 976 parseldeki ½ payını 15.10.1981 tarihinde davalı ...’e, 332 parseli 2.12.1981 tarihinde davalı ...’e, 146 parseldeki ½ payını 4.9.1981 tarihinde davalı ...’a , 417 parsel sayılı taşınmazını 2.12.1981 tarihinde davalı ...’e , 63 parsel sayılı taşınmazının ½ payını 8.9.1981 tarihinde davalı ...’e, ½ payını ise 2.12.1981 tarihinde davalı ...’e , 480 parsel sayılı taşınmazını 19.11.1980 tarihinde davalı ...’e, 1088, 1089 ve 1090 parsellerin geldisi olan 443 parselin ½ payını 26.8.1981 tarihinde davalı ...’a, ½ payını ise 25.11.1980 tarihinde davalı ...’e, 396 parsel sayılı taşınmazı 26.8.1981 tarihinde davalı ...’a bağışladığı, 1095 ve 148 parsel sayılı taşınmazların muristen devirlerini gösterir resmi senetlerin ve tapu kütüklerinin dosyada mevcut olmadığı, asıl davada davacının çekişme konusu 114 ada 16 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile taraflar adına tescilini talep ettiği, davacı vekilinin 03.07.2014 tarihli duruşmadaki beyanı ile pay oranında iptal tescil isteyerek talebini daralttığı ancak mahkemece anılan talep dikkate alınmadan mirasçıların sadece kendi miras paylarına yönelik iptal tescil talep edebileceği gerekçesi ile asıl davanın reddine karar verildiği saptanmıştır.
    Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Tenkis isteğine yönelik birleştirilen dava, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların(bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu(inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma(temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi(TKM) uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK) uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir(TMK m.565).
    Miras bırakanın TMK"nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.
    Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
    Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
    Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür"atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
    Hemen belirtmek gerekir ki, bağış geçerli işlemlerden olup, birleştirilen davaya konu bağış suretiyle temlik edilen taşınmazlar bakımından 1.4.1974 gün 1/2 sayılı içtihadı birleştirme kararının uyğulama yeri yoktur.
    Bir başka ifade ile bağış suretiyle temlik edilen taşınmazlar yönünden muvazaa iddiası dinlenmez. Koşulların varlığı halinde ancak tenkis istenibilir.
    Öte yandan, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde sağlıklı bir tenkis incelemesinin yapılabilmesi, başka bir ifadeyle terekenin aktif ve pasifinin ve de sabit tenkis oranının doğru şekilde belirlenebilmesi bakımından, açılan muris muvazaası nedenine dayalı asıl dava dosyasının birleştirilen davadan tefrik edilerek sonucunun ve kesinleşmesinin beklenmesi gerekeceği açıktır.
    Hâl böyle olunca; öncelikle, muris muvazaası nedenine dayalı asıl davanın birleştirilen davadan tefrik edilerek davacının miras payı oranında tapu iptal ve tescil talebi doğrultusunda yukarıdaki ilkeler ışığında inceleme yapılmak suretiyle karar verilerek kesinleşmesinin beklenmesi; ondan sonra, birleştirilen davaya konu 1095 ve 148 parsel sayılı taşınmazların tedavüllü tapu kayıtları da getirtilerek yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma yapılarak tenkis isteği bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve usul hükümlerinde hata yapılarak yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
    Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi