3. Hukuk Dairesi 2014/18051 E. , 2015/1128 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/03/2014
NUMARASI : 2010/22-2014/115
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Dava dilekçesinde; davacıların paydaşı oldukları taşınmaz üzerine kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden ve 10 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra davalı vakıflar idaresince vakıf şerhi konulduğu, bu şerhin haksız ve yersiz olduğu, ortaklığın giderilmesi suretiyle satılan taşınmaz nedeniyle davacılardan 9.654,66 YTL taviz bedeli alındığı ileri sürülerek yersiz olarak tahsil edilen taviz bedelinin istirdadı için yapılan takibe itirazın iptaliyle %40 tazminatın tahsili istenilmiştir.
Mahkemece; takibe konu asıl alacak miktarı ve %40 tazminat istemi yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 20.04.2009 tarih 2009/4962 E.- 2009/6889 K.sayılı ilamıyla "Aynı taşınmazda diğer hissedar tarafından açılan davada Kadastro Kanunun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra konulan vakıf şerhinin yolsuz tescil niteliğinde olduğu ve tahsil edilen taviz bedelinin iadesine karar verilip onanmak suretiyle kesinleştiği gerekçesiyle bu davanın da kabulüne karar verilmiş ise de; sonradan yürürlüğe giren 20.2.2008 gün ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesinde konuyla ilgili farklı bir düzenleme getirilmiş ve bu yeni düzenlemenin devam etmekte olan davaları da kapsayacak şekilde geçmişe etkili olacağı 5. maddede belirtilmiştir.
5737 sayılı Yasanın Geçici 5. maddesi; “V..ş..i ile ilgili devam etmekte olan davalarda zamanaşımı ve hakdüşürücü sürelere ilişkin hükümler uygulanmaz” şeklindedir. Bu madde de yer alan “vakıf şerhleri ile ilgili devam etmekte olan davalar” ifadesi, sadece vakıf şerhinin konulması veya silinmesi talebiyle açılan davaları değil, somut olayda olduğu gibi taviz bedelinin alınmasına dayanak oluşturan vakıf şerhinin hukuka aykırı şekilde konulduğu ve ödenen taviz bedelinin istirdadı davalarını da kapsamaktadır (HGK 16.7.2008 tarih ve 2008/3-498 E. ve 2008/497 K. sayılı kararı).
Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre taşınmazdaki vakıf şerhine dayanılarak taviz bedeli istenebilmesi; ilgili vakfın sahih vakıflardan olması koşuluna bağlıdır. G..s.. v..yönünden taviz bedeli isteminin hukuksal bir dayanağı bulunmamaktadır.
O halde, mahkemece kök tapu kaydı ve belgeleri ile vakfiye örneği getirtilip, bu konuda uzman bir bilirkişi vasıtasıyla vakfiye örneği incelenmeli, varsa tarafların bu konudaki bütün delilleri toplanarak şerhe konu vakfın sahih vakıflardan olup olmadığı saptanmalıdır. G..i s.. v.. olduğunun tespiti halinde yazılı şekilde davanın kabulüne , aksi halde ise davanın reddine karar verilmelidir." denilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak alınan 24.05.2013 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu M....V.. gayri sahih nitelikte vakıflardan olduğu belirtilirken, 02.01.2014 tarihli raporda sahih vakıflardan olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu davacının kabul etmediğini belirtmesi karşısında raporlar arasındaki çelişki giderilmeden davanın reddi cihetine gidilmiştir. Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
HUMK 275.maddesi (HMK 266.) hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerektiği kuşkusuzdur.
O halde mahkemece yapılacak iş; dosya içindeki raporlar arasındaki dava konusu M.. P.. V..niteliği hakkındaki çelişki giderilmesi için konusunda uzman 3"lü bilirkişi heyetinden alınacak Yargıtay denetimine elverişli rapor doğrultusunda hüküm kuruması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddi karar verilmiş, olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.