Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/7259
Karar No: 2018/486
Karar Tarihi: 29.01.2018

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/7259 Esas 2018/486 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2015/7259 E.  ,  2018/486 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-
    Dava, yanılma (hata) ve aldatma (hile) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı, dava konusu 22 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalının imar kanunu gereğince 35.40 m2 lik bölümünün kendi taşınmazına taşkın olduğu, bu bölümün tapuda devredilmesi halinde inşaat yapılabileceği telkiniyle hataya ve hileye düşülerek taşınmazının tamamını davalıya temlik ettiğini ileri sürerek, tapunun iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, taşınmazın tamamının değil 2/25 payının satışının gerçekleştiğini, satış işleminde aldatma (hile) olmadığını belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, tapuda devrin aşırı yararlanma (gabin) sonucu oluştuğu ve davacının davayı bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açtığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 22 parsel sayılı taşınmazdaki 3/25 payını 30/05/2012 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26 ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hakime aittir.
    Eldeki davada, dava dilekçesinin 2. bendinde “...Ancak sözkonusu satış işlemi,müvekkile gerçek olmadığı halde varmış gibi gösterilerek, İmar Kanunu 18.maddeye göre evinin 35-40 m2’ lik bölümünün davalının evinin içerisine geçtiğini, bu bölümün davalıya tapuda devredilmesi halinde inşaat yapabilecekleri şeklinde beyanı ile davalının müvekkile hile ve hataya düşürmek suretiyle asıl iradesine aykırı olarak küçük bir bölüm yerine tüm taşınmaz üzerinden gerçekleştirilmiştir...” şeklinde olaylar açıklanmak suretiyle hata ve hile hukuksal nedenlerine dayanıldığı açıktır.
    Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
    Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK"nin 35. (BK"nin 25.) ve TMK"nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.
    Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK"nin 35. (BK"nin 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
    Aldatma (hile) genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 39. Maddesi uyarınca yanılma ve aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca aldatma ve yanılmanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
    Somut olayda, mahkemece hukuki nitelendirme yanlış yapılarak davacının dayanmadığı aşırı yararlanma (gabin) hukuksal nedenine dayalı olarak inceleme yapılmasına rağmen yanılma (hata) ve aldatma (hile) hukuksal nedenlerine yönelik bir değerlendirme yapılmamıştır.
    Hal böyle olunca, davacının yanılma (hata) ve aldatma (hile) iddiası üzerinde durularak tarafların tüm delillerinin toplanması, tanıklarının dinlenmesi, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırma, soruşturma ve incelemenin noksansız tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi