21. Hukuk Dairesi 2016/19207 E. , 2017/2396 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 07.04.1986-01.12.1986 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacının davalı işyerinde 07.04.1986 – 01.12.1986 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; inşaatta demir ustası olarak çalıştığını beyan eden davacı adına 07.04.1986 tarihli ... AŞ tarafından ve 14.07.1986 tarihli ... AŞ tarafından işe giriş bildirgeleri düzenlendiği, Dairemizin 23.02.2016 Tarih ve 2015/7026 E, 2016/2662 K sayılı kararı ile davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapılması için dosyanın mahal mahkemesine geri çevrildiği, ancak tebligat yapılan ve isim benzerliği olan şirketler tarafından davanın kendileri ile ilgisinin olmadığının bildirildiği, bordro tanıkları tarafından davacının çalışmalarının doğrulandığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79. maddesi bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları ya da komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece davacının çalışmalarının tamamının davalı işyerinde geçtiğine karar verilmişse de; gerekçeli kararın tebliğ edildiği şirketler tarafından davanın kendileri ile ilgisinin olmadığının beyan edilmesi nedeni ile davacının çalışmalarının geçtiği gerçek işyeri, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmadan ve taraf teşkili sağlanmadan sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davacının, çalıştığını iddia ettiği işyeri ile ilgili beyanını alarak, davanın kamu düzenine ilişkin olduğu da göz önünde bulundurularak, davacı beyanı doğrultusunda araştırmalar yapmak, 14.07.1986 tarihli işe giriş bildirgesini düzenleyen ... AŞ"yi araştırmak, ayrıca söz konusu bildirgede “ ... Taşeronu ” yazmakla; bu hususu da davacı ve davalı Kurum"dan sorarak gerekli araştırmaları yapmak ve böylece gerçek işvereni tespit edip usulüne uygun olarak taraf teşkili sağlandıktan sonra varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.