17. Hukuk Dairesi 2016/18439 E. , 2019/8561 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkilinin murisinin 09.10.2012 tarihinde vefat ettiğini, ölmeden önce 36 ay vadeli ihtiyaç kredisi kullandığını, kullanılan kredinin garanti altına alınması amacı ile davalı ile muris arasında hayat sigorta poliçesi düzenlendiğini, murisin ölümünün sigorta teminatı kapsamında kaldığını, kredi borcunun ölenin eşinden tahsili yönündeki işleminin hukuka, adalete ve sözleşmeye aykırı olduğunu, borcunun ilgili sigorta şirketi tarafından ödenmesi ve müvekkilinin borcunun olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davacının, sigortalı/murisin ölümünden sonra ödemek zorunda kaldığı 1.300,00 TL"nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; muris/sigortalının poliçe başlangıç tarihi öncesinde kronik böbrek yetmezliği nedeniyle diyalize girdiği, koroner arter hastalığının bulunduğu ve korner artere stent takıldığı, koah hastalığı nedeniyle evde inhaler tedavisi uygulandığı, müteveffa tarafından poliçe düzenlenme tarihinde bu hastalıklarının bildirilmediği, bu nedenle davacının murisi tarafından, sigorta sözleşmesinin düzenlenmesi aşamasında yürürlükteki 6102 sayılı TTK"nın 1435. maddesi (6762 sayılı mülga TTK m. 1290) ve Hayat Poliçesi Genel Şartları"nın C.2.2. maddesi hükümlerinde düzenlenen yükümlülüklere aykırı davranarak beyanda bulunulmadığı, bu nedenle davalı sigorta şirketinden sigorta tazminatı talebinde bulunma hakkı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan menfi tespit ve tazminat istemine ilişkindir.
Davacının murisi ile davalı sigorta şirketi arasında ihtiyaç kredisi sözleşmesi kapsamında hayat sigorta poliçesi tanzim edildiği, murisin ölümü ile kredi borcunun davalının sorumluluğunda olduğu iddiasıyla eldeki dava açılmış, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, kardiyoloji uzmanı bilirkişilerden alınan raporda; dosyadaki belgelere göre murisin kronik böbrek yetmezliği nedeni ile diyalize girdiğinin anlaşıldığı ancak hastanın poliçe tanziminden öncesinde koroner arter hastalığı olduğu ve stent takıldığı belirtilse de dosyada buna ait herhangi bir dokümana rastlanmadığı, murisin 02.10.2012 tarihinde kalp damarlarındaki tıkanıklığa yönelik by pass operasyonu geçirdiği, operasyon sonrası kan tahlillerine bakıldığında operasyon sonrası kalp krizi ve hastanın sahip olduğu böbrek yetmezliği ile uyumlu olduğu, bu durumun operasyon sonrası için beklenen istenmeyen durumlardan birisi olup her zaman için ölümle sonuçlanması beklenmediği, fakat hastanın sahip olduğu böbrek yetmezliği durumunun bu tip istenmeyen durumların yaşanma riskini artırdığı, sonuç olarak, hastanın direk ölüm sebebinin mevcut veriler ışığında kalp ve böbrek hastalığı ile kesin ilişkilendirilemediği, fakat hastanın sahip olduğu kalp ve böbrek hastalığının normal bireylere göre operasyon sonrası ölüm riskini artırdığı belirtilmiştir.
Mahkemece alınan üç kişilik hukukçu bilirkişi heyeti raporunda ise; dosyaya sunulan devlet hastanesi epikriz raporundan okunabildiği kadar murisin koroner arter hastalığının bulunduğu, 10 yıl önce stent takıldığı, koah nedeni ile evde inhaler tedavisi aldığı belirtilmiş, ölüm belgesinde de çoklu organ yetmezliği ifadesine yer verildiği, bu hali ile murisin genel şartlara aykırı olarak doğru beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı belirtilmiştir.
Dosya içeriğinden, davacının murisinin göğüs ve bacak ağrısı şikayeti ile 25.09.2012 tarihinde hastaneye başvurduğu, yapılan tetkiklerin ardından murisin koroner arter by pass ameliyatı olduğu ve ameliyat sonrası post operatif kalp krizi ve multi organ yetmezliği nedeni ile 09.10.2012 tarihinde öldüğü, poliçenin ise 28.06.2011 tarihinde düzenlendiği, anlaşılmaktadır. Mahkemece murisin 6102 sayılı TTK"nın 1435. maddesi (6762 sayılı mülga TTK m. 1290) ve Hayat Poliçesi Genel Şartları"nın C.2.2. maddesi hükümlerinde yer alan "..Gerek sigorta ettirenin gerekse sigortalı ve temsilcisinin sözleşmenin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarda yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirme" yükümlülüğüne aykırı davranarak beyanda bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; mahkemece alınan kardiyoloji uzmanı bilirkişi raporunda murisin direk ölüm sebebinin mevcut veriler ışığında kalp ve böbrek hastalığı ile kesin ilişkilendirilemediği, fakat hastanın sahip olduğu kalp ve böbrek hastalığı normal bireylere göre operasyon sonrası ölüm riskini artırtığının belirtilmiş olması karşısında muris/sigortalının poliçe tanziminden önce kendisinde var olan böbrek yetmezliği hastalığının doğrudan ölüm sebebi olmayıp ölümü tetikleyen durum olduğunun anlaşılması nedeni ile murisin poliçenin tanzimi sırasında beyan yükümlülüğünü kasıtlı olarak ihlal ettiği söylenemez. Zira murisin ölüm nedeni by pass ameliyatı sonrası kalp krizidir.
Bu halde sigortalının hastalığını davalı sigorta şirketinden kasten sakladığı ispat edilmemiştir. Öte yandan, sigorta sözleşmeleri karşılıklı güven esasına dayanan ve beyana göre düzenlenen sözleşmelerdir. Hayat sigortası yapılması sırasında geçirilen veya teşhis edilen bir hastalık var ise bunun bildirilmesi iyi niyetin gereğidir.
Buna göre poliçe tanzimi sırasındaki beyan yükümlülüğünün kasten ihlal edilmemesi durumunda davanın tümden reddi doğru olmayıp, T.T.K."nın 1290.maddesi ve 6102 sayılı T.T.K"nın 1435 ve devamı maddelerinde de düzenlendiği üzere; sigortalının kasıtlı olarak sağlık durumunu gizlemesi haricinde eğer sigortacının sorumluluğunu ağırlaştıran ve daha fazla prim almasını gerektiren bir halin varlığında teminatın indirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre; murisin bu hastalığının belirtilmesi halinde ödenmesi gereken prime göre proporsiyon hesabı yapılarak tazminat hesabının yapılması gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 26/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.