17. Hukuk Dairesi 2016/18444 E. , 2019/8572 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili şirkete sigortalı, davalının maliki ve kiralayanı olduğu iş yerinde su borularının patlaması nedeni ile hasar meydana geldiğini, hasar nedeni ile sigortalıya ödenen 3.753,30 TL"nin rücuan tahsili amacı ile başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini açıklayıp, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, iş yeri sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuan tazminat talebine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline sigortalı iş yerinin dahili su hasarı nedeni ile hasar gördüğünü, davalının ise sigortalı iş yerinin maliki ve kiralayanı olarak zarardan sorumlu olduğunu ileri sürmüş, davalı tarafça, poliçenin rizikodan sonra düzenlendiğinden davacının rücu hakkının bulunmadığını savunmuş, mahkemece poliçenin hasarın gerçekleşmesinden sonra düzenlenmesi nedeniyle sigorta akdi geçersiz ve bu nedenle davacının sigorta hukuku hükümleri uyarınca halefiyet elde etmesi mümkün değil ise de, tazminat makbuzu ve temlikname başlıklı belgeden sigortalının zararın davacıdan tahsil ederek hasardan kaynaklanan haklarını davacıya temlik etmiş olduğu gerekçesi ile davacının söz konusu ilişki nedeniyle dava açma hakkına haiz bulunduğu kabul edilerek işin esasına girilerek yapılan yargılama sonunda davanın kabulü yönünde karar verilmiştir.
6098 sayılı Borçlar Kanunu 183. maddesi “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü kişiye devredebilir” hükmünü öngörmektedir. Alacağın temliki, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Kanunun 183’üncü maddesindeki unsurlara göre, alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın temliki adı verilir.
Alacağın temliki ile artık borçlu, yeni alacaklıya karşı ifa yükümlülüğü altına girmektedir. Ancak, alacaklısının değişmesinde hiçbir söz hakkı olmayan ve temlik işleminden de habersiz olan borçlunun bu kadar çaresiz bırakılmaması, korunması gerektiği düşünülmektedir. Bu nedenle de BK. m.165 ve 166 hükümleri sevk edilerek, borçlunun borcunu önceki alacaklıya ifa etmesi bazı Şartlarla geçerli sayılmış hatta edimi tevdi etmek suretiyle borcundan kurtulması imkânı tanınmıştır.
Borçluyu korumak amacıyla devredene karşı sahip olduğu savunma araçlarını devralana karşı da ileri sürme imkânı tanınmıştır. Borçlu kendisinden ifayı talep edecek olan alacaklıya karşı çeşitli savunma imkanlarına sahip olabilir. Bunların bazıları genel hükümlerden çıkarılırken bazıları da temlik işleminde borçlunun durumunun ağırlaşmaması ilkesinden dolayı getirilen özel hükümlerden kaynaklanır. Borçlu, şayet temlik işlemi geçersiz ise devralan şahsa karşı bu geçersizliği ileri sürerek ifadan kaçınabilir. Temlik
işleminde taraflardan birinin fiil ehliyetinin olmadığı, temliki yapan alacaklının tasarruf yetkisinin olmadığı, şekle uygun hareket edilmediği, temlik edilen alacağın temlik edilemez türden bir alacak olduğu yolundaki savunmalar geçersizlikle ilgili savunmalardır.
Alacağın temliki, borçlunun durumunu ağırlaştıramayacağından, alacak, devredenin mal varlığında ne halde ise devralanın mal varlığına da o hali ile intikal eder. BK. m.167 /1"de bu durum şöyle ifade edilmiştir: “Borçlu temlike vakıf olduğu zaman, temlik edene karşı haiz olduğu def"ileri temellük edene karşı dahi dermeyan edebilir.” Buradaki def"i kavramını itirazları da kapsayacak şekilde geniş anlamak gerekmektedir. Alacakla ilgili itirazlar genellikle alacağın doğmadığına veya sona erdiğine ilişkindir. (OĞUZMAN/ÖZ, s. 917, Y. 4. HD."nin 26/3/1973, 8388/3576 sayılı kararından, ARIKAN,Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 13, Sayı 1, Yıl 2005)
Buna göre alacağın temliki için öncelikle bir alacak hakkının mevcudiyeti gerekmektedir. Somut olayda mahkemece, alacağın temliki hükümlerine göre işin esasına girilerek karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, somut olayda alacağın temlikine konu edilen alacak, davacının sigortalısı ile davalı arasında bulunan kira ilişkisinden kaynaklı, iş yerinden oluşan hasarın tazmini istemine ilişkindir. Davalı/borçlu(kiralayan), alacağı temlik edene sigortalıya karşı ileri sürebileceği defi ve itirazları alacağı devralana karşı da ileri sürebilecektir. Bu kapsamda, davalı/borçlu(kiralayan), sigortalı ile düzenlenen kira sözleşmesinde, sigorta kapsamındaki zararlar nedeni ile kiralayana rücu edilemeyeceğinin düzenlendiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Gerçekten de alacağı devreden sigortalı/kiracı ile davalı arasında düzenlenen kira sözleşmesinin 27.2. Maddesinde; kiracının sigortalanan risklerden doğan her türlü zarar talebinden kiralayana karşı feragat ettiği düzenlenmiştir. Davacı, alacağın temliki ile sigortalı kiracının kullanabileceği hakları devraldığına göre kira sözleşmesi gereğince davalıdan alacak talep etme hakkı bulunmamaktadır. Buna göre mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu
bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 26/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.