Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/8026
Karar No: 2015/1199
Karar Tarihi: 21.01.2015

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/8026 Esas 2015/1199 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2014/8026 E.  ,  2015/1199 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 19/11/2013
    NUMARASI : 2011/259-2013/365

    Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili dilekçesinde; Antalya Büyükşehir Belediyesinin kurulmasından önce Antalya Belediyesi döneminde konut yapımı için bir çok kooperatife arsa tahsisleri yapıldığını, davacı bir çok diğer kooperatif gibi kendilerinden istenen bedel olan 60.000,00 TL"sini (yeni 60,00 TL) 28/06/1993 tarih 319161 nolu dekontla Türkiye Vakıflar Bankasına yatırdığını, 28/01/1993 tarihli yazı ile 226 parsel 1 nolu blokun tahsis edildiğinin bildirildiğini, müvekkili kooperatifçe tahsisin ardından inşaatlar yapıldığını, ne var ki tahsis edilen yerlerin tapuları verilmediği gibi Antalya 1.İdare Mahkemesinin 1988/999 Esas, 1989/445 Karar sayılı ilamı ile iptal edildiğini ve bu iptal kararının Danıştay 6.Dairesinin 27/12/1990 günlü 1989/2461 Esas ve 1990/3037 sayılı kararı ile onandığını, Antalya Kadastro Mahkemesinin 21/02/2002 tarih ve 2001/49 Eas ve 2002/18 Karar ayılı ilamı ile bu yerlerin Antalya Belediyesine değil Vakıflar İdaresine ait olduğunın anlaşıldığını, tapuların belediyece verilmesinin mümkün olmayıp, paranın ödendiği 1993 de ödenen parayla tahsis edilen yere eşdeğer tapu ve arsa temin edilebilecekken davacıların zarara uğradığını, davalının 60.000,00 TL haksız olarak zenginleştiğini, müvekkil kooperatif tarafından yatırılan 60.000,00 TL"nin yatırıldığı tarihten itibaren denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaştığı miktarın tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah ile talebini 25.000 TL"ye yükseltmiştir.
    Davalı vekili dilekçesinde; 1994 yılında Antalya Belediyesinin Büyükşehir statüsü kazanması ile birlikte Büyükşehir Belediyesinin ve ilk kadameli Belediyelerinin oluştuğunu, Antalya Belediyesinin Büyükşehir Belediyesine dönüşmediğini, dava konusu parselin Kepez Belediyesi sınırları dahilinde olup, belediyenin büyükşehir belediyesi statüsünü kazandığı tarih itibariyle kendi sorumluluk alanında Antalya belediyesinin tüm hak ve borçlarına halef
    olduğunu, dava konusu parselinde Kepez Belediyesi sınırları dahilinde olduğundan sorumluluğun Kepez Belediye Başkanlığında olduğunu, bu nedenle açılan davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini,dava konusu taşınmazın Antalya Belediye Meclisi nin 28.12.1992 gün 148 sayılı kararı ile ile davacıya tahsis edildiğini, bu yerin belediye adına kayıtlı olmadığını, kooperatiflere ucuz konut sağlamak için tahsisin yapıldığını, belediyece ancak kamulaştırma yapılmak suretiyle tapusunun verileceğinin açık olduğunu, dava konusu parselde mülkiyet ihtilafı bulunduğunun davacı tarafça da bilindiğini, davacının zararının somut olarak ispatlanması gerektiğini, mülkiyet ihtilafı sonuçlandırılmadıkça yeniden kamulaştırma yapılamayacağı ve tapu verilemeyeceğinden belediyenin kusurlu olmadığını, belediyenin iyi niyetli olduğunu, dava konusu yerin imar planında ucuz konut olarak belirlenmiş yer olup, belediyenin amacının kamu hizmeti vermek olduğunu, bu nedenlede davacılara tahsis edildiğini, belediyenin zenginleştiğinin düşünülemeyeceğini, aksine söz konusu bedelin davacıya ödenmesi halinde kamunun sırtından davacının zenginleştirilmiş olacağını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece; yasanın aradığı şekil ve şartlara uyularak resmi merciler önünden yapılmış bir satış sözleşmesi olmadığından yapılan arsa satış sözleşmesi geçersiz olduğu, tarafların geçersiz sözleşmeye dayalı olarak ancak verdiklerini isteyebilecekleri, davacının davalı idareden talep edebileceği miktarın geçersiz sözleşme ile ödemiş olduğu 60 TL den ibaret olduğu, iade edilmesi gereken bedel belirlenirken denkleştirici adalet ilkesinin gözetilmesi ve bu paranın iade edilmesi gereken tarih itibariyle ulaşabileceği gerçek değerin belirlenmesinin zorunlu olduğu, görevlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda davacının talep edebileceği bedelin yönteme göre uygun şekilde 22.888,11 TL olarak belirlendiği, gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadığı için MK. eski 634.madde (yeni 706 md.), BK.213 Tapu Kanununun 26. ve Noterlik Kanununun 60.maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. O nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi, taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilir. Bu husus mahkemenin de kabulündedir.
    Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
    Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri (alım gücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.
    Bugüne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır.
    Davacının davalıya ödemiş olduğu bedelin iadesine karar verilirken, denkleştirici adalet kuralının gözardı edilmeyerek satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekmektedir. Ancak, burada denkleştirme yapılırken, iade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihe dikkat edilmelidir. İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihte iade kapsamını tespitte önemli olduğu unutulmamalıdır. Zira, geçersiz sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı, zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan isteyememelidir.
    Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; denkleştirici adalet ilkesine göre tazminat hesabı yapılırken sadece tefe, USD, külçe altın, işçi ücret artışı ile yapı tesis ve onarım işleri ihalelerinden kullanılan müteahhitlik karneleri ve bitirme belgelerinin 2011 yılına ait değerlendirme katsayıları esas alınmıştır. Oysa, bu değerler dışında enflasyon, döviz kurlarındaki artış, ÜFE, memur maaş artışı, altın ve döviz kurlarındaki artışlar vs gibi ekonomik etkenlerin ortalamalarının da alınarak paranın ulaştığı değerin hesaplanması gerekir. Bu bağlamda hükme esas alınan raporda dikkate alınan etkenler yeterli değildir.
    Ayrıca, mahkemece, somut olayda ifanın imkansız hale geldiği tarih konusunda da bir inceleme ve araştırma yapılmamış, bu konuda bir değerlendirmede bulunulmamıştır.
    Hal böyle olunca; mahkemece, taraflar arasındaki harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen bedelin, ifanın imkânsız hale geldiği tarihin saptanması suretiyle ve bu tarih itibariyle, (saptanamaz ise şimdiki gibi dava tarihi itibariyle) enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında konusunda, uzman bilirkişi veya kurulundan hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli ve bu miktara hükmedilmesi gerekirken, ifanın imkansız hale geldiği tarihi belirlemeden dava tarihi itibariyle hükmedilen miktarı hesaplayan ve yukarıda anılan ekonomik etkenlerden sadece bir kısmını baz alan yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı yekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi