Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/7167
Karar No: 2018/580
Karar Tarihi: 31.01.2018

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/7167 Esas 2018/580 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2015/7167 E.  ,  2018/580 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL/TAZMİNAT


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Dava, tapu iptali ve tescil, olmazsa bedelin tahsili isteğine ilişkindir.
    Davacılar, mirasbırakan babaları ...’ın kanser rahatsızlığı ve gördüğü yoğun tedavi nedeniyle fiil ehliyetini haiz olmadığını, mirasbırakanın bu durumundan yararlanan davalı yeğeni ...’ın, mirasbırakanı tedavi gördüğü hastaneden izin almadan çıkararak kendi evlerine götürdüklerini ve ... memurlarını evine getirip, mirasbırakanın ehliyetsizliğinden yararlanarak ve hileli davranışları ile mirasbırakana ait çekişme konusu 365 parsel sayılı taşınmazın adına tescilini sağladığını, daha sonra taşınmazın 16/31 payını oğlu olan davalı ...’a, 4/31 payını ise davalı ... Polat’a temlik ettiğini, mirasbırakanın hukuki ehliyetinin bulunmadığını ve dava konusu temlikin hileli işlemler ile yapıldığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde dava tarihindeki bedelin yasal faizi ile davalı ..."dan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalılar ... ve ..., davanın zamanaşımına uğradığını, ...’ın ölene kadar fiil ehliyetini haiz olduğunu, satış işlemlerinin ...’ın talebi üzerine, kardeşi ...’ın evinde gerçekleştiğini ve işlemlerin tanıklar ve resmi memur huzurunda yapıldığını ve resmi yazılı şekle uygun olduğunu, taşınmazın satış bedeli olarak birikmiş tüm vergi borçlarının ve alım-satım harçlarının tamamının kendileri tarafından ödendiğini kalan bedelin de ...’a ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Davalı ..., taşınmazdaki payını tapudaki kayda güvenerek ..."dan bedeli karşılığı satın aldığını,... ile herhangi bir ilgisi bulunmadığını, iyi niyetli olduğu için kazanımının korunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, ileri sürülen iddiaların ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

    Çekişme konusu 365 parsel sayılı taşınmaz davacıların mirasbırakanı ... adına kayıtlı iken 15.10.1985 tarihinde ...’a satış suretiyle temlik ettiği, ...’ın da taşınmazdaki 3000/23250 payını 01.08.2007 tarihinde davalı ...’a, 27/31 payını ise diğer davalı oğlu ...’a satış suretiyle devrettiği kayden sabittir.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bir davada, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 11/04/1990 günlü, ve 1990/1-152, 1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere) dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usûl ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Önem derecesine göre bu nedenlerin sırayla araştırılması gerekir.
    Dava dilekçesi içeriğinden, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayanıldığı anlaşılmaktadır.
    Ne var ki; dayanılan nedenlerden birinin ehliyetsizlik olması hâlinde kamu düzeniyle ilgili bulunması ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur.
    Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, TMK"nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
    Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
    Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hâkimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok
    zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle ... Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK"nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
    Somut olaya gelince; ehliyetsizlik iddiası yönünden yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler kapsamında bir araştırma yapılmamıştır.
    Hâl böyle olunca; hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa murise ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi tüm dosyanın ... Kurumuna gönderilmesi, temlik tarihinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi