3. Hukuk Dairesi 2020/10536 E. , 2021/3493 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı tarafından, kurum mensuplarının haberi olmadan, sağlık karnelerine sahte reçeteler tanzim edildiğini, bu reçeteleri doktorlara imzalattırmak suretiyle resmiyet kazandırdığını, düzenlenen sahte reçetelerle Kurumu zarara uğrattığı için davalının sözleşmesinin 2001 Mali yılı Bütçe Uygulama Talimatına ek protokolünün “Sözleşmenin Feshini Gerektiren Hususlar” başlıklı III. Bölümü 1. maddesinin (k) fıkrası gereğince 7 yıl süre ile feshedildiğini, sandıktan haksız olarak tahsil edilen 54.922,742.278 TL sahte reçete bedelinden, davalı eczanenin ödenebilir nitelikte reçete bedeli olan 16.450,187.000 TL"nin mahsubu ile bakiye 38.472,555.278 TL ile reçetelerin ödeme tarihinden dava tarihine kadar 49.271,635.000 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 87.744,190.278 TL"nin ve asıl alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek faizin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı; ortada sahte olan bir reçete olmadığı gibi mevcut reçetelerin tümünde belirtilen ilaçların da hastalara verilmiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne; asıl alacak tutarı 38.472,55 TL"nin sözleşmenin feshedildiği 03/05/2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı Kurum"a verilmesine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, 25.11.2013 tarihli, 2013/15132 esas, 2013/29192 karar sayılı ilamıyla "...... Ağır Ceza Mahkemesinin 2001/118 esas ve 2009/105 karar sayılı dosyasında eldeki bu davaya konu reçetelerin sahte olmadığı ve ilaçların konulan teşhislere ve tedavinin gerektirdiği miktarda olması nedeniyle bir kısım sanıklar beraat etmiş olup, bu tespit hukuk hakimini bağlar. Bu nedenle, davaya konu reçetelerin ceza
mahkemesindeki reçetede irtibatlı olup olmadığı ve sahte olmadıkları ceza davasıyla kesinleşen reçete bedellerinin istenemeyeceği gözetilerek, bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir." gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu belirtilerek, davalı tarafından sahte olarak düzenlenen reçeteler için Kurumdan haksız olarak 11.666,12 TL tahsil edildiği alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğundan ve davalının hak edişlerinden dava açılmadan önce 16.450,18 TL kesinti yapıldığından davacının sahte reçetelere istinaden başka alacağı olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davalının kuruma faturalandırdığı sahte reçeteler nedeniyle oluşan Kurum zararının işlemiş faizi ile birlikte tahsiline ilişkindir.
HMK"nın 297 nci maddesinin ikinci fıkrasında; "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü yer almaktadır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta davacı; davalıya ödemesini yaptığı sahte reçete bedellerinin dava tarihine kadar işlemiş faizi ile tahsilini istemiştir. Ancak mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, asıl alacak miktarı belirlenmiş, ancak bu alacağa dava tarihine kadar işleyecek faiz miktarı hesaplanmamış ve bu miktar üzerinden karar verilmiştir. İşlemiş faize dair bir hesaplama yapılmadan asıl alacak üzerinden karar verilmesi suretiyle davacının tüm talepleri hakkında hüküm kurulmaması usul ve yasaya aykırıdır.
O halde, mahkemece; davacı tarafın asıl alacağına, dava tarihine kadar işlemiş faiz istemine ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’ un 440. maddesi gereğince 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/04/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.