4. Hukuk Dairesi 2015/1454 E. , 2016/337 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat .. tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 12/12/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20/03/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş, karar davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... 27/09/2012 tarihli sayısında yer alan “.. ” başlıklı yazı içeriğinin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu yazının haber verme ve eleştiri hakkının kullanmasından ibaret olduğunu, gerçek olgulara dayalı hukuka uygun bir haber olduğunu, yazının eleştiri sınırları içinde ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece, yazıda geçen ".. " ifadelerinin hakaret ve iftira suçu sayılacak boyutta olması, karalama ve küçük düşürme amacına yönelik olması, davacının kişilik haklarının zedelendiği gerekçesiyle istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı ... 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında .. 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
.. "nin 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru nolu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «.. » ya da «...» için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,...” ifade etmektedir.
Dava konusu haberde; .. öğretmen olan davacının okuldaki derslere başı örtülü olarak giren kız öğrenciler üzerinde psikolojik baskı kurduğu, başını açmayan öğrencileri sınıftan attığı, bunu başaramadığı durumlarda derse başlamadığından bahsedilmiş, yönetmeliğin kaldırılması gerektiği görüşü belirtilmiştir. Her ne kadar mahkemece, haber içeriğinde geçen bazı ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu benimsenmiş ise de; basın özgürlüğü sınırları içerisinde, gündemdeki bir konu hakkındaki gazete haberlerinin aynı zamanda yazarının eleştirisini de içermesi doğaldır. Ayrıca bütün olarak yazı değerlendirildiğinde, davacının okuldaki uygulamalarını sert şekilde eleştiren, kişisel değer yargısı niteliğindeki bazı ifadelerin, eleştiri sınırlarını aşan küçültücü ve hakaret niteliğinde olmayıp davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı, eleştiri sınırlarını aşmadığı anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece, açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, bir kısmının kabulü doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.