3. Hukuk Dairesi 2020/6210 E. , 2021/6331 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında yapılan 04/01/2011 tarihli kredi sözleşmesi gereği davalıya ihtiyaç kredisi kullandırıldığını, davalının kredi taksitlerini vadelerinde ödemediğini, davalıya borcun ödenmesi için ihtarname gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul 36. İcra Müdürlüğünün 2013/11666 E sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu vekilince müvekkilinin şizofreni hastası olduğu ve fiil ehliyetinin olmadığı gerekçesiyle takibe itiraz edildiğini, kredinin kullanım tarihi itibariyle borçlunun hacir altına alınmasına ilişkin bir karar bulunmadığını, borçlunun ödeme güçlüğüne düşünce sonradan hacir altına alındığını, krediyi çekip kullanan borçlunun 2 yıl sonra fiil ehliyetinin bulunmadığını iddia etmesinin kötü niyet göstergesi olduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, %20den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin tedavi ile düzelme olanağı vermeyen şizofreni hastası olduğunu ve Büyükçekmece Devlet Hastanesinin 15/04/2010 tarihli özürlü sağlık kurulu raporunda belirtildiği üzere %89 oranında ağır özürlü olduğunu, nitekim 09/05/2013 tarihinde müvekkilinin kısıtlanmasına karar verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davalının kredi kullandığı tarihte fiil ve taraf ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) 6100 sayılı HMK 27/1 maddesinde; “davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler” düzenlemesi bulunmaktadır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler.
Somut olayda davalının 09/05/2013 tarihinde şizofreni hastası olduğu için kısıtlandığı, davanın 12/11/2013 tarihinde açıldığı, mahkemece davalının vesayet altında olduğu gözetilmeksizin fiil ehliyetine sahipmiş gibi davalı asil adına dava dilekçesinin tebliğ edildiği, taraf teşkili sağlanmış gibi yargılamaya devam edilerek hüküm verildiği anlaşılmaktadır .
Mahkemece dava dilekçesinin davalının vasisine tebliği sağlanarak taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekirken fiil ehliyetine sahip olmayan davalının hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak davanın reddine karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.
2-) Kabule göre de; dava, ödenmemiş kredi borçları nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
TMK"nın 15. maddesine göre “Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz”. Görüldüğü gibi kural olarak tam ehliyetsizlerin hukuki işlemleri hükümsüzdür. Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesidir. Buna göre “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
TMK 2. maddesi çerçevesinde 15. maddenin değerlendirilmesine geçmeden önce aynı Yasanın 1/1. maddesi uyarınca anılan hükmün getirilmesindeki asıl gayenin ne olduğunun açıklanmasında fayda görülmektedir. Kanun tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken, bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yapmak, üçüncü kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı, normal zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünün ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması olacaktır ki, Kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse, temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal zekalı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idi ise, ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.
Somut olayda davalının, sözleşmenin imzalandığı tarihte “şizofreni” hastası olduğuna dair sağlık kurulu raporu bulunmaktadır. Buna karşın ülkemizde tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları banka kredisinden yararlanmış, aldığı tüketici kredisini kullanmak suretiyle bir menfaat elde etmiştir. Davacı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davalının borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir.
Tam ehliyetsizlere ilişkin TMK 15. maddesi hükmüne getirilen ikinci sınırlama TBK"nın 65. (BK m. 54) maddesi hükmüdür. Belirtilen yasa hükmüne göre "Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.” TBK"nın 114/2 maddesi (BK 98/2 maddesi) yollamasıyla akte aykırılık hallerinde de uygulaması mümkün olan TBK"nın 65. maddesi uyarınca hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verebilecektir.
Bu durumda mahkemece yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.