1. Hukuk Dairesi 2015/7512 E. , 2018/849 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Taraflar arasında görülen dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, 4704 parsel sayılı taşınmaz ... adına kayıtlı iken .../... .Noterliğince düzenlenmiş gibi gösterilen sahte vekaletname ile vekil ...’in vekil tayin edildiğini vekilin de ...’ı vekil tayin ettiğini, taşınmazın 14.04.2009 tarihinde vekil marifetiyle ...’e 20.000 TL bedelle satış suretiyle temlik edildiğini, alıcı ...’in de ...’ı vekil tayin ettiğini, vekilin 27.04.2009 tarihinde 20.000 TL bedelle taşınmazı ...’ye devrettiğini, ...’nin de vekili Ağa Karaaslan vasıtasıyla taşınmazı 23.07.2009 tarihinde davalı ...’a 20.000 TL bedelle aktardığını, ... . Noterliğince düzenlenmiş vekaletnamenin sahte olduğunu, kötüniyetli alıcıların taşınmazı iktisaplarının yolsuz tescil niteliğinde olduğunu ileri sürüp, tapunun iptali ile taşınmazın gerçek maliki ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, Tapu Müdürlüğünün aktif dava ehliyeti bulunmadığını, 23.07.2009 tarihli satış işlemi ile davaya konu 4704 parsel sayılı taşınmazı tapu kaydına güvenerek iyiniyetle iktisap ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Çekişme konusu taşınmaz, ... adına kayıtlı iken .../... .Noterliğince düzenlenen vekaletnamede vekil görünen ..."in bu vekaletnamedeki yetkiye dayalı olarak ...’ı vekil tayin ettiği vekilin taşınmazı 14/04/2009 tarihinde ...’e 20.000 TL bedelle, ..."in de vekili ... eliyle 27.04.2009 tarihinde 20.000 TL bedelle ...’ye, ..."nin de vekili ... vasıtasıyla 23.07.2009 tarihinde davalı ...’a 20.000 TL bedelle temlik ettiği kayden sabittir.
Tapu Sicili Tüzüğünün 85.maddesi "kütük üzerinden belgelere aykırı tescil veya yazımın düzeltilmesi için ilgililerinin yazılı olurunun alınması ve yevmiye defterine kaydedilmesi gerekir.Belgeye aykırı yazımın veya tescilin düzeltilmesine ,ilgililerden birisinin yazılı oluru olmazsa ,müdür ,defterdarlık veya mal müdürlüğünden düzeltme için dava açılmasını talep eder.Hazine avukatı bulunmayan yerlerde bu düzeltmeler için müdüryük tarafından re’sen dava açılır. İkinci ve üçüncü fıkralardaki durum,ayrıca kütük sayfasının beyanlar sütununda belirtilir.Kültür,yevmiye defteri ve yardımcı sicillerde belgesine aykırı olarak basit yazım hatası yapıldığının tespit edilmesi halinde,müdür tarafından nedeni düzeltmeler sicilinde açıklanarak ,re’sen düzeltme yapılır.” şeklinde olup,doğrudan dava açmaya engel bir yasal düzenleme içermemektedir.
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olayda, Dresden noterliğinde düzenlenen vekaletnamenin sahte olduğu ve bu vekaletname kullanılarak ilk el ...’ya yapılan satışın sahtecilik nedeniyle geçersiz olduğu kuşkusuzdur.
Ne var ki sonraki malikler için Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi anlamında araştırma yapılması gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca ilk kayıt maliki Necip’in ihbar suretiyle beyanının alınması,dava konusu taşınmazı iktisap eden ...’dan sonraki maliklerin iyi niyetli olup olmadığının yukarıdaki ikeler uyurınca TMK 1023 anlamında araştırılması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilip davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.