3. Hukuk Dairesi 2018/4753 E. , 2019/7746 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ...’na ait taşınmazı 01.07.1998 tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiraladığını, taşınmazda tadilat yapıp, demirbaşları yerleştirdiğini, 1999 yılı turizm sezonu başlamasına yakın ...’a geldiğinde davalının taşınmazı 3.kişilere kiraladığını öğrendiğini, kiralananın kendisine teslim edilmesini istemesine rağmen davalının kiralananı teslim etmediğini, kiralananı kullanamaması nedeniyle zarara uğradığını, kazanç kaybının tahsili için Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/103 Esas sayılı dosyasında fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kısmi dava açtığını ve 1999 yılına ait zararının 17.732,00-TL olarak hüküm altına alındığını, işbu davada ise uğramış olduğu toplam zararın sonraki yıllara tekabül eden kısmının tespit ve tahsilini istediğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 2000 yılı için 19.000,00-TL, 2001 yılı için 11.000,00-TL, 2002 yılı için 12.500,00-TL ve 2003 yılı için 13.500-TL olmak üzere toplam 47.000,00-TL zararının her yıla ilişkin zarar tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ise; sözleşmenin davacının talebi ile feshedildiğini, aralarında dava konusu yerlerin işletilmesi ve kar paylaşımına konu 07.06.1998 tarihli adi ortaklık sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye göre de dava konusu yerlerin işletilmesinden elde edilecek karın sadece %45’inin davacıya ait olduğunu, davacının bu adi ortaklık sözleşmesi edimlerini yerine getiremediğini ve kira sözleşmeni feshettiğini ancak hileli davranışları ile feshi gizlemeye çalıştığını, dava konusu taşınmazları da teslim almadığını, dava konusu dönemlerde geçerli kira sözleşmesi olmadığından kar mahrumiyeti talebinde bulunamayacağını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne yönelik olarak verilen karar Yargıtay 6.H.D.nin 26/10/2016 tarih ve 2016/9635-6160 E/K sayılı ilamı ile davacının temyiz itirazları reddedilerek davalının temyiz itirazları yönünden davacının benzer niteliklerdeki taşınmazı yeniden kiralayabilmesi için gereken makul sürenin tespit edilip bu süre ile sınırlı olarak tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; takipsizlik nedeniyle işlemden kaldırılan davanın yasal sürede yenilenmemiş olması nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilmiş, söz konusu karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Bir davada davanın taraflarının yapılan hukuki işlemlerden haberdar olmaları, davacının duruşma gününden haberdar olması, usulüne uygun olarak duruşma gününden haberdar olup hazır olabilmesi usulüne uygun tebligat yapılmasına bağlıdır. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, Tebligat Kanununda açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde "Hukuki dinlenilme hakkı" düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK."nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun amir hükmü gereğidir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 11. ve Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince; vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (...23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)
Somut olayda, davacı şirket kendisini vekille temsil ettirdiği halde bozma sonrası yeni duruşma gününün davacı şirkete tebliğ edildiği ve davanın bu şekilde sonuçlandırılarak karar verildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı şirket hakkında iflas kararı verilmiş ise de; iflas kararı temyiz edilmekle Yargıtay 23.Hukuk Dairesi"nin kararı ile bozulmuş olup bu bozma sonrasında iflas kararı öncesi hal avdet edeceğinden şirket vekilinin vekillik görevinin devam edeceği tartışmasızdır.
Bu durumda, yukarıda açıklananlar çerçevesinde, davacı vekiline bozma sonrası yeni duruşma günü usulünce tebliğ edilmeden karar verilmesi mümkün olmayıp bu hususun mahkemece re"sen gözetilmesi zorunludur. Bu itibarla, davacının savunma hakkını kısıtlar biçimde, davacının yokluğunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın 6100 sayılı ...ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.