Taraflar arasındaki “ihalenin feshi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziantep 1.İcra Hukuk Mahkemesi"nce davanın reddine dair verilen 10.05.2011 gün ve 2010/425 E.-2011/340 K. sayılı kararın incelenmesi davacı/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi"nin 21.02.2012 gün ve 2011/19072 E.-2012/4507 K. sayılı ilamı ile;
(...Sair temyiz itirazları yerinde değilse de,
Borçlu taşınmaz mal ihalesine yönelik olarak kendisine yapılan satış ilanının usulsüz tebliğ edilmesi nedeniyle ihalenin feshini talep etmiştir. Borçluya yapılan satış ilanı tebliğ işlemi incelendiğinde, tebligat parçasında sadece borçlu adı, tebligat konusu ve Tebligat Kanunu"nun 35.maddesine göre tebligatın çıkarıldığı yazılmakta olup, tebliğ işleminin hangi tarihte, hangi usulle ve kim tarafından yapıldığına dair herhangi bir bilgi, beyan ve imzanın yer almadığı, Tebligat Kanunu 35 ve Tüzüğün 55.maddesine göre usulüne uygun bir tebliğ işleminin yapılmadığı görülmektedir.
Dairemizin süreklilik kazanan yerleşik içtihatlarına göre, taşınmaz mal ihalelerinde, satış ilanının usulüne uygun yapılmamış olması başlı başına ihalenin feshi nedeni olup, mahkemece açıklanan nedenle ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı/borçlu vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ihalenin feshi istemine ilişkindir.
Davacı/borçlu vekili, davalı/alacaklı tarafından müvekkili aleyhine, İstanbul 10. İcra Müdürlüğü"nün 2009/13554 E. sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, takip sonucu Gaziantep 4. İcra Müdürlüğü"nün 2009/283 talimat dosyası ile müvekkiline ait .. İli, ...İlçesi, ....Köyü, 295 ada, 1 parsel, E blok, zemin kat, 4 numaralı meskenin davalı/alacaklıya, alacağına karşılık olarak 21.05.2010 tarihinde ihale ile satıldığını, icra dosyasında müvekkiline yapılan tebligatların usulsüz olduğunu, taşınmazın satış ilanının muhtarlıkça usulüne uygun ilan edilmediğini, satış ilanının yapıldığı gazete örneğinin icra dosyasında mevcut olmadığını, taşınmazın değerinin altında bir değere ihale edildiğini belirterek, ihalenin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ihalenin usulüne uygun yapıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire"ce başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur. Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü, davacı/borçlu vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu"nun önüne gelen uyuşmazlık; borçluya yapılan satış ilanının tebliğine dair işlemin, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi ve mülga Tebligat Tüzüğü"nün 55. maddesine göre usulüne uygun şekilde yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için Tebligat Kanunu ile tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü’nün “Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti” ne ilişkin maddelerinin değerlendirilmesinde yarar vardır.
Hemen belirtmek gerekir ki; tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Yönetmelik (tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü’nün) hükümleri tamamen şeklidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi, Kanunda ve tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğü’nde emredilen şekillerle ispat olunabilir. Anılan mevzuatlarla bu konuda etkili önlemler alınmasının amacı, tebliğin muhatabına ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır.
Buna göre; tebligat, bir davaya ilişkin işlemleri o davayla ilgili kişilere bildirmek için, mahkemelerce Kanuna uygun biçimde yapılan bir belgelendirme işlemidir. Dolayısıyla ilgili Kanun, Yönetmelik ve Tüzük hükümlerinin en küçük ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur.
Tebligat Kanunu’nun “Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti” başlığını taşıyan 35. maddesinde; muhatabın adresini değiştirmesi halinde, tebligatın ne şekilde yapılacağı düzenlenmiştir. Maddeye göre; muhatap, kendisine veya muhatabın adresinde tebligat yapılabilecek kimselerden birine usulüne uygun olarak tebligat yapıldıktan sonra adresini değiştirirse, yeni adresini hemen tebliği yaptırmış olan yargı merciine bildirmek zorundadır. Bu mecburiyeti yerine getirmiş olan muhataba, bundan sonra yapılacak tebligatlar, bildirmiş olduğu yeni adresine yapılır.
Muhatabın yeni adresini bildirmemiş olması ve tebliğ memurunun, yeni adresi tespit edememesi halinde, tebliğ evrakı bunu çıkaran mercie iade edilir. Bu mercie, muhatabın yeni adresi, bir diğer ilgili tarafından bildirilirse, tebliğ evrakı bu bildirilen yeni adrese gönderilir. Tebliğ evrakı kendisine iade edilen mercie, muhatabın yeni adresinin kimse tarafından bildirilmemesi halinde, bu merci, ayrıca soruşturma yapmaksızın, tebliğ olunacak evrakın özel örneğe göre düzenlenecek bir nüshasını eski adrese ait kapıya astırır. Muhatabın eski adresinin kapısına asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.
Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinin uygulanabilmesi için, daha önce muhatabın bilinen adresine usulüne uygun yapılmış bir tebligatın bulunması zorunludur. Bu koşul gerçekleşmedikçe TK.’nun 35. maddesinin uygulanması mümkün değildir.
Eldeki dosyada; icra müdürlüğünce, ödeme emri, borçlu M.O.E.ye “....... .........” adresinde “muhatabın tevzi saatlerinde hanede bulunmaması sebebiyle, tebligat ilgili mahalle muhtarına imza mukabilinde teslim edildi, keyfiyeti bildiren haber kağıdı adresin kapısına yapıştırıldı, durumu muhataba haber vermesi için komşusu ‘isim vermekten imtina etmiştir’ haber verildi” şerhi ile Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edilmiştir. Daha sonra icra müdürlüğünce, satış ilanı borçluya, 7201 sayılı Kanunun 35. maddesi uyarınca, yine aynı adrese yapılmıştır.
Hemen burada, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinin somut olayda uygulanma olanağının bulunup bulunmadığının denetlenebilmesi için, borçluya ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligat işleminin usulünce gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerekir.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde, tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiği Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi ile tebligat tarihinde yürürlükte olan mülga Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesinde düzenlenmiştir. Mülga Tüzüğün 28.maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre, tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere, ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu yolla yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, Hâkim tarafından denetlenebilecektir.
Muhatabın; tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, “2 numaralı fişin” kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.
Bu itibarla; Mülga Tüzüğün 28.maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak, imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde de bu husus belirtilerek, muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında, muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hâkimin denetimini sağlayacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; borçluya gönderilen ödeme emrinin tebliği işleminin TK’nun 21. maddesine göre yapıldığı, ancak tebligat evrakında muhatabın neden adreste olmadığı, adresten kısa süreli mi yoksa uzun süreli mi ayrıldığına, ilişkin bir kayıt bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda, borçluya yapılan ödeme emrinin tebliği işleminin usulüne uygun olduğundan söz edilemeyeceğinden, satış ilanının, aynı adrese TK. nun 35. maddesine göre tebliğ edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan, satış ilanı tebliğine ilişkin tebligat parçası incelendiğinde; sadece borçlu adı, tebligat konusu ve Tebligat Kanunu"nun 35.maddesine göre tebligatın çıkarıldığı yazılı olup, tebligatın hangi usulle ve kim tarafından yapıldığına dair herhangi bir bilgi ve beyan yer almadığından, yapılan işlemin Tebligat Kanunu 35. ve mülga Tüzüğün 55. maddesine uygun olduğundan söz edilemez.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, borçluya, satış ilanının usulüne uygun tebliğ edilmemiş olduğu gözetilerek, ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Bu bakımdan direnme kararı, belirtilen değişik nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Yasanın 29. maddesi ile eklenen “Geçici Madde 7” atfıyla aynı yasanın 366.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.