Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/2055
Karar No: 2019/7958
Karar Tarihi: 15.10.2019

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2018/2055 Esas 2019/7958 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2018/2055 E.  ,  2019/7958 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki kira sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı; davalı ile aralarında akdedilen 04/07/2008 tarihli ve 05/12/2007 tarihli iki adet araç kiralama sözleşmesi ile toplam 5 adet aracın davalıya kiralandığını, davalının kira borçlarını düzensiz ödemesi nedeniyle kira sözleşmelerinin ilgili maddeleri uyarınca 02/07/2009 tarihli ihtarname ile sözleşmelerin feshedildiğini, davalının ödemelerini zamanında yapmaması nedeniyle sözleşmelerin normal sona erme süresine kadarki kira alacaklarını cezai şart olarak talep etme haklarının doğduğunu, cezai şart alacağına ilişkin 10/07/2009 tarihli 79.179,18 TL bedelli faturanın tanzim edilerek bedelinin davalıdan talep edildiğini ancak davalının faturayı iade ederek borcunun olmadığını beyan etmesi üzerine söz konusu fatura bedelinin tahsiline yönelik olarak Ümraniye 1. İcra Müdürlüğünün 2010/12262 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptaline, takibin devamına ve %40"dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı; tüm kira bedellerini eksiksiz ve zamanında ödediğini, davacının sözleşmeleri fesih nedeninin Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/754 E. sayılı dosyasına konu olay olduğunu, söz konusu dava nedeniyle davacının haksız alacak taleplerinde bulunduğunu ve bu talepleri kabul edilmeyince de cezai tazminat taleplerini tehdit unusuru olarak ileri sürdüğünü belirterek, davanın reddi ile %40 inkar ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir
    Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacının temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 10.02.2015 tarihli 2014/5809 E. 2015/1146 K. sayılı kararıyla "İcra takibi ve davada dayanılan ve hükme esas alınan 05.12.2007 ve 04.07.2008 başlangıç tarihli ve otuzaltı ay süreli kira sözleşmeleri konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmeler ile toplam beş adet otomobil davalı kiracıya kiralanmıştır. Sözleşmelerde kira paralarının fatura tanziminden sonra beş gün içinde banka hesabına nakit olarak ödeneceği düzenlenmiştir. Yine sözleşmelerin özel şartlar bölümü 5 / VIII maddesinde, bir kira yılı döneminde keşide edilen fatura bedellerinin iki defa zamanında
    veya tam olarak ödenmemesi (art arta iki ay olmasa dahi) halinde kiraya verenin sözleşmeyi beş gün önceden yazılı olarak bildirerek feshedebileceği, kiracının bu durumda araç başına kalan kira bedellerini cezai şart olarak ödemekle yükümlü olduğu kararlaştırılmıştır. Bu şart geçerli olup tarafları bağlar. Davacı 02.07.2009 tarihinde davalıya keşide ettiği ihtarname ile davalının kira başlangıcından itibaren kira paralarını sözleşmeye uygun olarak ödemediğini, sürekli temerrüte düştüğünü, bu nedenle sözleşmelerin 5 / VIII maddesine göre kira akitlerini feshettiğini, davalının sözleşmeler gereğince cezai şart sorumluluğunun bulunduğunu, bu konuda düzenlenecek faturanın tebliğden sonra cezai şart alacağının derhal ödenmesini, araçların da beş gün içinde iade edilmesi bildirmiştir. Cezai şart alacağına ilişkin düzenlediği 10.07.2009 tarihli ve KDV dahil 79.179.18 TL bedelli faturanın davalı tarafından 15.5.2009 tarihinde iade edilmesinden sonra da, sözleşmenin anılan hükmüne dayanarak Mayıs ve Haziran 2009 ayları kirasının geç ödenmesi nedeniyle dönem sonuna kadar olan kira bedellerinin cezai şart olarak tahsili için davalı hakkında 16.06.2010 tarihinde Ümraniye 1. İcra Müdürlüğü"nün 2010 / 12262 sayılı dosyasında icra takibi başlatmıştır. Davalı takibe yasal süresi içinde borcu olmadığından söz ederek itirazda bulunmuştur. İtiraz üzerine açılan işbu davada davacı, kira bedellerinin sözleşmede gösterilen ödeme zamanında ödenmemesi nedeniyle sözleşmenin 5 / VIII maddesi gereğince cezai şart isteme hakkı doğduğunu, bu nedenle davalı hakkında icra takibi yapıldığını iddia ederken, davalı da, Mayıs 2009 ayı kirasını 29.05.2009 tarihinde , Haziran 2009 ayı kirasını ise 26.06.2009 tarihinde fatura tebliğlerinden itibaren beş gün içinde sözleşmeye uygun şekilde ödediğini savunmuştur. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık, kira bedellerine ilişkin faturaların davalı kiracıya ne zaman tebliğ edildiği ve davalının da süresinde ödeme yapıp yapmadığı noktalarındadır. Davacı vekili, iddialarını kanıtlama yönünden delil listesinde “taraf ticari defter ve kayıtları”na dayanmıştır.
    Uyuşmazlığa ilişkin olarak alınan bilirkişi raporunda, davacının incelenen 2009- 2010 ve 2011 yıllarına ait yevmiye, defter-i kebir ve envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin bulunmasına karşın, kapanış tasdiklerinin olmadığı, ticari defterlere göre, taraflar arasındaki alacak- borç ilişkisinin 01.01.2009 tarihinde başladığı, davacı tarafından takip konusu edilen fatura da dahil olmak üzere davalı adına düzenlenen faturaların davalıya borç kaydedildiği, yapılan tahsilatların da alacak kaydedildiği, takip tarihi itibariyle davalının takip konusu edilen 79.179.18 TL bedelli fatura dolayısıyla borçlu göründüğü, davacının talep ettiği cezai şarta dayanak yaptığı Mayıs ve Haziran 2009 ayları kira faturalarının davalıya ne zaman tebliğ edildiğini davacının kanıtlaması gerektiği, davacının ticari defterleri yöntemine uygun tutulmadığından ve sahibi lehine delil olamayacağından faturaların davacının defterlerine kaydedildiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Mahkemece davacı tarafından fatura tebliğ tarihlerinin kanıtlanamaması gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, davalı yan davacının delil olarak dayanmasına karşın, kendi ticari defterlerini ibraz etmemiştir. Bu durumda mahkemenin davacının ticari defterlerindeki kayıtlar itibariyle fatura tebliğ tarihlerini değerlendirerek sonucuna göre bir karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde davayı reddetmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
    Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
    Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
    Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
    Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece ilk kararda; iddialarını kanıtlama yönünden davacının delil listesinde tarafların ticari defter ve kayıtlarına dayandığı, davalının inceleme günü ticari defterlerini sunmadığı, davacının ticari defterlerinin ise kendi lehine delil olma özelliği bulunmadığı bu sebeple ispatlanamayan davanın reddine dair hüküm kurulduğu görülmüş, kararın davacı tarafından temyizi üzerinde Yargıtay 6. Hukuk Dairesince; "Davalı yan, davacının delil olarak dayanmasına karşın kendi ticari defterlerini ibraz etmemiştir. Bu durumda mahkemenin davalının ticari defterlerindeki kayıtlar itibariyle fatura tebliğ tarihlerini değerlendirerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyulmakla birlikte, bozma ilamı doğrultusunda yalnızca davacının ticari defterlerindeki kayıtlar itibariyle fatura tebliğ tarihlerinin değerlendirilmesi gerekirken, bozma ilamı ile davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak ihlal edilecek şekilde, davalı tarafından bozma öncesi yargılamada ibraz edilmemiş ticari defterlerin bozma sonrasında ibraz edildiğinden bahisle davalının ticari defterleri üzerinde de inceleme yapan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi