1. Hukuk Dairesi 2020/2055 E. , 2021/3014 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.1 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’un maliki olduğu 28 ve 41 parsel sayılı taşınmazlarını eşi davalı ...’a ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiğini, davalının da kendisi ile el ve işbirliği içinde hareket eden diğer davalıya temlik ettiğini, yapılan devrin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı ..., murise ölünceye kadar baktığını, akdin gerçek olduğunu, ayrıca kendisine babadan kalma 3 parça taşınmazın muris tarafından satıldığından dava konusu taşınmazların vefa borcu olarak verildiğini belirterek davanın reddini savunmuş; Davalı ..., taşınmazı iyiniyetle edinen 3. kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, murisin bakılma ihtiyacı içinde olduğu, bakımın davalı eşi ... tarafından gerçekleştirildiğinin tanık beyanları ile ispatlandığı ve yapılan devirlerin tüm mameleke oranının makul düzeyde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.1 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’un 25.06.2015 tarihinde öldüğü, geriye davalı eşi ...davacı kızı ... ve dava dışı oğlu ...’ı bıraktığı,muris tarafından çekişme konusu 111 ada 28 parsel sayılı taşınmazın 15.11.2011 tarihinde, 274 ada 41 parsel sayılı taşınmazının 30.12.2011 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devredildiği, 274 ada 41 parsel sayılı taşınmazın da davalı ... tarafından satış suretiyle diğer davalıya devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın 15.11.2011 tarihinde eşi ... ile ölünceye kadar bakma akdi yapmak suretiyle 28 nolu parseli temlik ettiği, aradan 1.5 ay geçtikten sonra yeniden ölünceye kadar bakma akdi yapmak suretiyle 41 nolu parseli temlik ettiği, muris üzerinde kalan taşınmaz ile temlik edilen taşınmazlar kıyaslandığında makul oranın aşıldığı görülmekle, mirasbırakanın kendisine baktırmak için yalnızca 28 nolu parseli verebilecekken aradan kısa bir zaman geçtikten sonra 41 nolu parseli de verdiği, yapılan ikinci temlikin murisin diğer mirasçılarından mal kaçırma amaçlı ve muvazalı olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle dava konusu 28 parsel yönünden yapılan temlikin ölünceye kadar bakma akdi karşılığı yapıldığı kabul edilerek davanın bu yönden reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; muris tarafından muvazalı devredildiği anlaşılan 41 nolu parselin iktisabında ikinci el konumundaki davalı ...’ın iyiniyetli olup olmadığı hususunda mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca; üçüncü kişi durumunda olan davalı ...’ın iyiniyetli olup olmadığı yönündeki savunması usulünce araştırılıp toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek davalı ...’ın TMK′nin 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı ve eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının 41 nolu parsel yönünden yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK"nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bozdoğan Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.