1. Hukuk Dairesi 2015/7767 E. , 2018/1012 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR-
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’un maliki olduğu 741 ada 6 parsel sayılı taşınmazı gelini ...’a ölünceye kadar bakım akti ile temlik ettiğini, temlik tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetine sahip olmadığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalının bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, bakım borcunu yerine getirdiğini, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ölünceye kadar bakma akdinin yapıldığı tarihte mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğu, davalının bakım borcunu yerine getirdiği, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’un 25.12.2009 tarihinde öldüğü, geride davacılar ve dava dışı çocukları ... ve ...’ın mirasçı olarak kaldığı mirasbırakanın maliki olduğu 741 ada 6 parsel sayılı, 194 m² arsa niteliğinde ve üzerindeki 3 katlı binada 1 dükkan 5adet daire bulunan taşınmazını 22.09.2003 tarihinde davalı gelini ...’a ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiği anlaşılmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; murisin dava konusu taşınmaz dışında başka malvarlığı olduğu belirlenememiştir. Miras bırakanın maliki olduğu taşınmazında belirli bir pay verip bakımını sağlayabilecekken makul sınırı aşıp taşınmazın tamamını devretmek suretiyle diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla hareket ettiği sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca,davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.