11. Hukuk Dairesi 2019/529 E. , 2019/7492 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/11/2016 tarih ve 2014/197 E- 2016/842 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi"nce verilen 22/11/2018 tarih ve 2018/261 E- 2018/1449 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı taraf ile müvekkili firma arasında, davalının unvanı Tekfen Bank olduğu dönemde 02/10/2007 tarihli ve 10.000,- TL bedelli, 25/10/2007 tarihli ve 1.500.000 USD bedelli, Euro Bank Tekfen olduğu dönemde 30/04/2008 tarihli 20.000,-TL bedelli, 22/07/2008 tarihli 150.000,-TL bedelli, 29/06/2009 tarih ve 10.000 USD bedelli genel kredi sözleşmeleri ve muhtelif dövize endeksli spot kredi sözleşmeleri imzalanarak kredilerin kısım kısım kullanıldığını, davalı tarafın muhtelif tarihlerde ve toplam kullanılan 180.000-TL ve 1.510.000 USD bedelli kredilerin geri ödenmesi esnasında, gerek fazla faiz işletmek ve temerrüt faizlerini yanlış hesaplama, kur hesaplarını yanlış yapma, USD olarak yatırılan ödemelerin TL’ye sonrada USD ye çevrilmesi suretiyle komisyon alma, hesapta bulunan nakit parayı yedinde tutarak kredili mevduat hesabından para çekmek ve yüksek oranlı faizler işletmek suretiyle ve kalan anapara ve faiz alacaklarını yanlış hesaplayarak müvekkilini zarara uğrattığını, bu nedenle müvekkilinin davalı tarafa fazla ödemeler yapmak zorunda kaldığını, söz konusu kredilerin teminatı olarak verilen ipoteği borç tam olarak bitmeden fek etmeyerek ipoteğin varlığını haksız ve mesnetsiz ödemenin yapılması için koz olarak kullandığını, müvekkilinin hesabının kapatılması aşamasında müvekkilinden fazladan 21.751,11 USD para tahsil edilerek daha sonra bunun iade edildiğini, bu hususun davalının basiretli tacir gibi davranmadığının açık göstergesi olduğunu, davalının sistemsel hatalar var şeklindeki bahane ile müvekkilinden farklı farklı meblağlar talep ettiğini, davalı tarafın müvekkilinin yaptığı ödemeleri düşürerek ve kur farkından yararlanarak müvekkilini zarara uğrattığını, bu hususların taraflar arasındaki mail yazışmalarında belli olduğunu, davalı tarafın sabah 08:36’da kredi taksit tutarını öğrenmek isteyen, ödeme yapacağını bildiren müvekkiline akşam 16:00 itibariyle dönerek ve bu ödemeyi sonraki güne sarkıtmak suretiyle yüksek oranda faiz tahsilatı yaptığını, davalı tarafın gerek taraflar arasındaki sözleşmeye gerek piyasa rayiçlerine aykırı şekilde döviz kredisine sürekli %12 gibi yüksek oranlı faiz uyguladığını, sabit ödemeli krediyi müvekkili davacının onayı olmaksızın rotatif krediye çevirmesi ve yine fazla alınan 70.000 USD’nin sonraki ödemelere mahsubu suretiyle zarara uğrattığını, davalının buna benzer haksız işlemleri ve basiretli bir tacir gibi hareket etmemesi ve yanlış hesaplara dayalı işlemler yapmasını gösteren e-mail dökümlerini sunduklarını, bu şekilde haksız mesnetsiz ve kötü niyetli şekilde tahsil edilen fazla para ve masrafların belirlenmesi suretiyle şimdilik 1.000 TL’nin temerrüt tarihi olan 29/04/2014 tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faizi ile birlikte müvekkili davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının 500.000 TL zararı olduğunu ihtar edip, davayı 1.000-TL olarak açmasının kötü niyetli olduğunu, harcın tamamlattırılması gerektiğini, tarafların mutabakatı ile akdedilmiş olan sözleşmeye uygun olarak tahsil edilmiş olan faiz, masraf ve komisyonlarının hukuki dayanağının olmadığı şeklindeki iddianın gerçeği yansıtmadığını, davacıya kullandırılan kredilerin ilk açılışından itibaren davacı firmaca düzenli olarak ödenmediğini, devamlı vade tarihlerinde firmaya nakit rotatif TL kredi açılarak vadelerindeki kredi bedellerinin tahsile çalışıldığını, bilahare de tarafların karşılıklı mutabakatı ile de tüm borcun dövize endeksli kredi (DEK) olarak hesaplanıp, yeniden yapılandırma yoluna gidildiğini, bu yeniden yapılandırma tutarının meblağının faiz oranının, tarafların karşılıklı mutabakatı ile güncel faiz oranları üzerinden yapıldığını, bu oranların yüksek olduğunun iddia edilmesinin dönem şartlarının değerlendirilmemesinden kaynaklandığını, keza davacı firmaca kullanılan kredinin DEK kredisi olması nedeniyle firmaca yapılan geri ödemelerin kur bağlanarak yapıldığını, firmanın hesabında yabancı para cinsinden bakiye olması durumunda banka alış-satış kuru ile işlemler gerçekleştirildiğini, bu şekilde yapılan tüm işlemlerin bankacılık teamüllerine uygun olduğunu, banka lehine tesis edilen ipoteklerin fekkinin ancak bankaya olan tüm borçların ödenmek suretiyle fekedileceğinin basit bir bankacılık kuralı ve teamülü iken, tüm borçları ödemeden ipoteğin fek edilmemesinin koz olarak kullanma olarak değerlendirilmesinin çarpıtma olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirttiği 42.000 USD fazladan para ödendiği iddiasının mantıkla izah edilemeyecek bir iddia olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, dosya kapsamı ve bilirkişi raporları doğrultusunda, bilirkişilerin hesaplamaları ve raporları ile davacı ödemelerini mevzuat ve kredi sözleşmeleri hükümlerine uygun olduğunun tespit edildiği, alınan faiz, komisyon, vergi ve masrafların haklı, zorunlu, makul, belgeli olduğunun tespit edildiği, haksız ve fazla ödeme tespit edilemediği, davacı vekilinin itirazında doğrudan haksız işlem şartına değinmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, yerel mahkemece alınan 1.bilirkişi raporunda, tek tek taraflar arasındaki bütün kredi ilişkisi irdelenip hesap yapılarak, davalı bankaca usul ve hukuka ve taraflar arasındaki sözleşmelere ve bankacılık teamüllerine uygun işlem yapıldığının, davacı şirket hesaplarından alınan faiz, komisyon vergi ve masrafların haklı, zorunlu, makul ve belgeli olduğunun saptandığı, heyet raporunda da aynı görüşün tekrar edildiği gözetildiğinde, usul ve hukuka uygun olan ve birbirini teyit eden iki bilirkişi raporu doğrultusunda davacının davasını reddeden yerel mahkeme kararı yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK "nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, davacının davalı bankadan kullandığı kredilerin geri ödenmesi sırasında, haksız ve fazla tahsilat yapıldığı iddiasıyla açılmış alacak davasıdır. Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı tarafın muhtelif tarihlerde ve toplam kullanılan 180.000 TL ve 1.510.000 USD bedelli kredilerin geri ödenmesi esnasında, gerek fazla faiz işletmek ve temerrüt faizlerini yanlış hesaplamak, kur hesaplarını yanlış yapmak, USD olarak yatırılan ödemelerin TL’ye, sonra da USD"ye çevrilmesi suretiyle komisyon almak, hesapta bulunan nakit parayı yedinde tutarak kredili mevduat hesabından para çekmek ve yüksek oranlı faizler işletmek suretiyle, kalan anapara ve faiz alacaklarını yanlış hesaplayarak müvekkilini zarara uğrattığını, bu nedenle müvekkilinin davalı tarafa fazla ödemeler yapmak zorunda kaldığını, söz konusu kredilerin teminatı olarak verilen ipoteği borç tam olarak bitmeden fek etmeyerek ipoteğin varlığını haksız ve mesnetsiz ödemenin yapılması için koz olarak kullandığını, davalının sistemsel hatalar var şeklindeki bahane ile müvekkilinden farklı farklı meblağlar talep ettiğini, davalı tarafın müvekkilinin yaptığı ödemeleri düşürerek ve kur farkından yararlanarak müvekkilini zarara uğrattığını, davalının kredi taksit tutarını öğrenmek isteyerek ödeme yapacağını bildiren müvekkiline geç satte dönerek ve bu ödemeyi sonraki güne sarkıtmak suretiyle yüksek oranda faiz tahsilatı yaptığını, davalı tarafın gerek taraflar arasındaki sözleşmeye, gerek piyasa rayiçlerine aykırı şekilde döviz kredisine sürekli %12 gibi yüksek oranlı faiz uyguladığını, sabit ödemeli krediyi müvekkilinin onayı olmaksızın rotatif krediye çevirmesi ve yine fazla alınan 70.000 USD’nin sonraki ödemelere mahsubu suretiyle zarara uğrattığını, bu nedenlerle haksız mesnetsiz ve kötü niyetli şekilde tahsil edilen fazla para ve masrafların belirlenmesi suretiyle şimdilik 1.000-TL’nin temerrüt tarihi olan 29/04/2014 tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme tarafından davacının, davalıdan hangi alacak kalemlerini talep ettiği ve herbir alacak kalemi için ne kadar talepte bulunduğu açıklattırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacının talepleri somutlaştırılmadan karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Yukarıda açıklandığı üzere, davacının talepleri somutlaştırılmadığı için, bilirkişi raporlarında davacının ileri sürdüğü fazla ödeme ve zarar kalemleri hakkında bir değerlendirme ve hesaplama yapılamamıştır. Karara dayanak yapılan bilirkişi raporları, açıklanan nedenlerle yetersiz ve denetime elverişli değildir. Eksik ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporları doğrultusunda, haksız ve fazla ödeme tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) ve (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 25/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.