20. Hukuk Dairesi 2015/10470 E. , 2017/178 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... ilçesi, ... köyünde bulunan 13 dönüm yüzölçümündeki taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile “... ili, ... ilçesi, ... köyü, Köy İçi, Kayalar deresi üstü mevkii, doğusunda 654 nolu kadastro parseli, Kuzeyinde ... Devlet Ormanı, Batı ve Güneyinde ... varislerinin tarla ve fındıklığı ile çevrili 17/05/2012 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen 6526,88 m2 miktarlı yerin tarla ve bahçe niteliği ile davacı ... adına TMK"nın 713/1. maddesi gereği tesciline, aynı krokide davacı tarafından talep edilen kesik çizgiler ile belirtilen kısmın ... Devlet Ormanı sahası içinde kaldığından, bu kısma ilişkin davacının ve davalı Hazinenin tescil talebinin reddine (zaten Devlet Ormanı içerisinde bulunduğundan bu kısma ilişkin Hazinenin tescil isteği konusunda karar verilmemiştir)” karar verilmiş, hükmün davalı Hazine vekili tarafından (A) harfli bölüme yönelik olarak temyiz edilmesi üzerine Dairenin 11.11.2013 tarih ve 2013/8293 E. - 2013/9851 K. sayılı ilamı ile özetle; “Mahkemece yapılan keşifte dinlenen orman, ziraat ve yerel bilirkişiler, çekişmeli yerin %50 - 60 eğimli hali arazi niteliğinde olup, davacı tarafından otlak olarak kullanıldığını, üzerinde orman bitki örtüsünün bulunmadığını, 1959 tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılmayan yer olduğunu açıklamışlardır. Dava konusu taşınmazın davacı tarafından otlak olarak kullanıldığı söylenmiş, ancak ne şekilde kullanıldığı tam olarak açıklanmamıştır. Sadece hayvan otlatılarak kullanılan yerlerdeki zilyetlik, ekonomik amaca uygun zilyetlik olmadığından hukuken korunamaz. Bu nedenle, ziraat bilirkişi, mahallli bilirkişi ve tanıklarla tekrar keşif yapılarak taşınmazın davacı tarafından ne şekilde kullanıldığı araştırılmalı, mahalli bilirkişi ve tanıklara zilyetlik durumu ayrıntılı olarak açıklattırılmalı, davacının ekip, biçmek gibi bir zilyetliği olup olmadığı saptanmalı, ziraat bilirkişiden taşınmazın toprak yapısı, eğimi, kaç yıl önce imar ve ihya edildiği ve ne zamandır tarımda kullanıldığı konusunda ayrıntılı rapor alınmalı ve ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama neticesinde “Davanın kısmen kabulüne, ... ili, ... ilçesi, ... köyü, Köy içi ... deresi üstü mevkii, doğusunda 654 nolu kadastro parseli, kuzeyinde ... Devlet Ormanı, batı ve güneyinde Sadettin Yılmaz varislerinin tarla ve fındıklığı ile çevrili 22/09/2014 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen 5199,64 m2 miktarlı yerin tarla ve bahçe niteliği ile davacı ... adına TMK"nın 713/1.maddesi gereği tesciline, aynı krokide davacı tarafından talep edilen kesik çizgiler ile belirtilen kısmın ... Devlet Ormanı sahası içinde kaldığından bu kısma ilişkin davacının ve davalı Hazinenin tescil talebinin reddine (zaten devlet ormanı içerisinde bulunduğundan bu kısma ilişkin Hazinenin tescil isteği konusunda karar verilmemiştir), tescile ilişkin kararın ve teknik bilirkişi ..."ın 22/09/2014 tarihli krokilerisinin Tapu Müdürlüğüne gönderilmesine” karar verilmiştir. Hüküm davalılardan Hazinece “Orman kadastrosunun kesinleşmesinden itibaren 20 yıllık süre geçmemiş olması, taşınmazın eğiminin yüksek olması” nedenleri gösterilerek temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 28.08.1992 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1956 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararından sonra yapılan yargılama neticesinde mahkemece “davanın kısmen kabulüne” karar verilmiş ise de mahkemenin hükmü yerinde değildir. Şöyle ki; dava konusu taşınmaz ... ili ... ilçesi ... köyü Kayalar deresi üstü mevkii sınırları içerisindedir. Mahkemece 03/09/2014 tarihinde yapılan keşif neticesinde alınan 17/10/2014 tarihli fen ve orman bilirkişilerinin ortak raporunda “dava konusu taşınmazın doğusunda bend, batı ve güneyinde kapama fındık bahçesi ve kuzeyi ... Devlet Ormanı ile çevrili, toprak yapısı killi-tınlı, taşınmaz meyli %20-%30’dur” tespiti yapılmış, 18/12/2014 tarihli ziraat bilirkişi raporunda özetle “Taşınmaz bakımsızlıktan dolayı kendiliğinden yetişen yer yer diken ve çalılık ile kaplıdır, üzerinde orman emvali ağaçlar yoktur, toprak yapısı killi tınlıdır. Meyil %20-30’dur, keşif esnasında üzerinde tarımsal faaliyet olmadığı görülmüştür, taşınmazın üzerinde kendiliğinden yetişmiş dikenlik ve çalılıkların yaşı en az 10-20 yıldır” tespiti yapılmıştır. Bu tespite göre taşınmazın 15-20 yıldır tarımsal faaliyette kullanılmadığı, zilyetliğin terk edildiği anlaşılmaktadır. Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinilebilmesi için diğer şartların yanında ayrıca zilyetliğin aralıksız devam etmesi zorunludur. Somut olayda; dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların davacının babasının zilyet bulunduğunu belirtmeleri, ziraat bilirkişi raporunda bakımsızlıktan dolayı kendiliğinden yetişen yer yer diken ve çalılık ile kaplı olduğunun, diken ve çalılıkların 10-20 yaşlarında olduğunun belirtilmiş olması karşısında davacının 20 yıl süreyle nizasız ve fasılasız zilyetliği ispatlanamamış olup zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşünce ve gerekçelerle kabul yolunda hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 18/01/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.