3. Hukuk Dairesi 2019/1374 E. , 2019/8301 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının ... Vergi Dairesi Müdürlüğünde memur olarak çalışmaktayken 01.08.2005 tarihinde emekli olduğunu, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı"nın 03.02.2011 tarihinde, davalının 4 yıl, 1 günlük Bağ Kur hizmetini iptal ettiğini, bunun üzerine davalının fiili hizmet süresinin 25 yılın altında kaldığını, Sosyal Güvenlik Kurumu"nun, davalıya 15.07.2007-14.01.2011 tarihleri arasında ödenen emekli maaşı, emekli keseneği ile gecikme zammı olmak üzere toplam 59.891,42 TL borç çıkardığını, bu borcun ... Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından, 31.03.2011 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı"na ödendiğini, davalının Bağ Kur hizmetinin iptal edilmesi nedeniyle ödenmek zorunda kalınan 59.891,42 TL"nin Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik Hükümlerine istinaden davalıdan rücuen tahsili için işbu davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek; davanın kabulü ile, 59.891,42 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, kamu zararına yol açan herhangi bir işlem, eylem ve davranışta bulunmadığını, ortada bir kamu zararı var ise bunun ilgili kurumların işlemlerinden kaynaklandığını, talep edilen gecikme cezalarının ve faiz oranlarının yasal dayanağının bulunmadığını, talebin zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 59.024,90 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 26.05.2015 tarih ve 2014/21641 Esas, 2015/9532 Karar sayılı ilamı ile "Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; davalıya yapılan yersiz ödeme, davalının hizmet süresinin tespiti sırasında, davalı ile isim benzerliği bulunan dava dışı 3. kişinin hizmet dosyası ile davalının hizmet dosyasının karıştırılmasından kaynaklanmış olup,
ortaya çıkan hatalı işlemde davalının her hangi bir kastı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunması söz konusu değildir. Bu nedenle olaya, 5510 sayılı Yasanın 96/b fıkrası hükümleri uygulanmalıdır. Hal böyle olunca mahkemece; davacının, davalıdan isteyebileceği dava konusu bedelin, 5510 sayılı Yasanın 96/b fıkrası hükümü dikkate alınarak hesaplanması hususunda denetime elverişli, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu talebin tümüyle kabulü doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, 03/01/2018 tarihli son kararında; davalının emekli edildiğinde 5510 sayılı Yasanın yürürlükte olmadığı, dava konusu sebebin doğduğu tarihte olmayan bir yasaya göre karar verilemeyeceği, somut olaya 5510 sayılı yasa değil; 5434 sayılı yasanın ek 83. Maddesi uygulanması gerektiği, kaldı ki; kurumun kendi kusuruna dayanarak sigortalıdan hak iddia edemeyeceği, dava konusu olaya uygulanacak yasa dava konusu olayın doğduğu tarihteki 5434 sayılı Yasanın ek 83. Maddesi olduğu, bu madde gereğince de ilgili kurumun Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı"na ödeme yapması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, davacı kurumun, davalı adına dava dışı kuruma ödemek zorunda kaldığını iddia ettiği paranın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak rücuen davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
Somut olayda, bozmaya uyularak oluşturulan hükümde bozma gereği yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, bozma ilamımızda açıkça somut olaya 5510 sayılı Yasanın 96/B hükümlerinin uygulanarak davacının davalıdan isteyebileceği bedelin hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. Ne var ki mahkemece, somut olaya bozma ilamında işaret edilen 5510 sayılı Yasa değil 5434 sayılı Yasanın uygulanması gerektiği, bu Yasa kapsamında davacının davalıdan alacak talebinde bulunamayacağı belirtilmiştir. Sonuç itibariyle mahkemece bozma ilamına uyulmuş ancak gereklerine uygun şekilde yargılama yapılmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş, somut olaya 5510 sayılı Yasanın 96/B maddesinin uygulanacağının kabulü ile 5510 sayılı Yasanın 96/B hükmü esas alınarak davacının davalıdan talep edebileceği alacak miktarının hesaplanması hususunda konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi iken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu gerekçelerle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK" ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK" un 428.maddesi uyarınca hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere
, 23.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.