3. Hukuk Dairesi 2018/5234 E. , 2019/8425 K.
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen eşya alacağı davasının reddine dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile 1995 yılında evlendiklerini, boşanma davasının derdest olduğunu, düğünde takılan ziynetleri sadece 10 gün takabildiğini, daha sonra davalı ve annesinin kendi rızası olmadan aldıklarını ve 1996 yılında bozdurarak Kaklık Köyünde davalının üzerine olan ev ve marketin temellerinin atıldığını, bu ev ve marketin halen davalının üzerine olduğunu ileri sürerek düğünde takılan altın ve ziynetlerin aynen iadesine, bu mümkün olmadığı takdirde bedeli olan şimdilik 2.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
İlk Derece Mahkemesince; davacının, dava konusu ziynet eşyasının varlığı, davalı tarafından bozdurulup harcandığına yönelik ispat yükü altında olduğu, davada; davacının, ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurulduğunu tarafsız, görgüye dayalı tanık beyanı vs. delille ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi; davacının istinaf talebinin esastan reddine karar vermiş, hüküm; davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.
Somut olayda; davacı kadın, ziynet eşyalarını davalı ile annesinin kendi rızası dışında aldıklarını ve daha sonra bozdurduklarını ileri sürmüş, davalı ise davaya cevap vermeyerek davanın reddini istemiştir.
Davacı iddiasının ispatı amacıyla tanık deliline başvurmuş, dinlenen tanıklardan davacının babası olan ...; “Davacı benim kızım olur. Kızıma düğünde 12 adet bilezik, 40 tane altın, bileklik, 2 yüzük ve bir tane de beşi birlik takıldı. Tam olarak ne takıldığını hatırlamıyorum, fakat bunlar fotoğraflarda ve düğün CD sinde sabittir, bu altınları davalı taraf düğün gecesi taktılar fakat 10 gün sonra kızımdan almışlar, bunu ben dünürümden duydum, dünürüm biz altınları aldık kasaya koyduk, böylesi daha güvenli diye söyledi, daha sonra da bu altınları bozdurup evin temelini atmışlar. Bunu da bana yine dünürüm söyledi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Buna göre; her ne kadar mahkemece, davacı tanıklarının görgüye dayalı bilgilerinin olmadığı kabul edilmiş ise de davacının babası; davacıdan duyduklarını değil, iddianın karşı taraflarından biri olan davalının annesinden duyduklarını beyan etmiş, bizzat davalının annesinin ifadelerini aktarmıştır.
Buna göre davacı; olayların en yakın tanığı olması doğal olan babasının tanıklığı ile davaya konu olan ziynet eşyalarının davalı tarafça alınıp bozdurulduğunu ispat etmiştir. Aksinin ispatı davalıya düşmektedir.
O halde mahkemece; davacının talep ettiği ziynet eşyalarının davalı tarafça bozdurulduğu kabul edilip, miktar ve cinsi yönünden de tanık beyanları ve bilirkişi raporu değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK"nun 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.