4. Hukuk Dairesi 2016/10863 E. , 2017/2523 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 08/09/2008 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 31/03/2016 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili tarafından, duruşmasız olarak incelenmesi de davacı vekili ve diğer davalılar ... ve ... vekilleri tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 18/04/2017 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davalı asil ... ile vekilleri Avukat ... ve Avukat ... ile karşı taraftan davacı vekili Avukat ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davalılardan ... Belediye Başkanlığının temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dava, taksirle yaralama eylemi nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ... Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı dönemde, davalı ... tarafından yapılan yol çalışması sırasında patlayıcı madde kullanılması nedeni ile Kaymakamlık tarafından çevre emniyetinin sağlanması amacıyla görevlendirildiğini, yapılan çalışma sırasında belediye görevlileri tarafından tedbirsiz ve dikkatsiz davranılması nedeniyle patlama sırasında fırlayan taş parçasının kafasına isabet etmesi sonucunda yaralandığını belirterek, uğradığı maddi ve manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, taraflarına bir kusur atfedilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı ... bir kamu tüzel kişisidir. İşlem ve eylemleri kural olarak kamusal nitelik taşır. Davalı ... Başkanlığınca alınan encümen kararı doğrultusunda yapılan yol çalışması sırasında zarara uğranıldığı savunulduğuna göre; istemin idare hukuku kuralları çerçevesinde ve idari yargı yerinde değerlendirilmesi gerekmektedir. İdare’nin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden (re’sen) dikkate alınır. Mahkemece, yargı yolu bakımından davalı ... yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan kararın bozulması gerekmiştir.
2-Davalılardan ..."in temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da; bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.
Davaya konu edilen olayda; belediye başkanı olan davalı ..."in, görevi sırasında ve görevinden dolayı davacıyı zarara uğrattığı ileri sürülmektedir. Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 13/1. maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre; davalıya husumet tevcih edilmesi doğru değildir.
Mahkemece açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek, davalı ... hakkında davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile işin esasına girilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının ve davalılardan ..."ın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
4-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Türk Borçlar Kanunu"nun 56. maddesi ( 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 47. maddesi ) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Dava konusu olayda, davacının yaralanma derecesi, olayın gelişim biçimi ve tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile yukarıda anılan ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarı azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
5-Davalı ..."ın diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde;
21/03/2007 tarihinde meydana gelen dava konusu olayda, davacı davasını 08/09/2008 gününde ikame etmiş ve 27/01/2016 tarihinde ıslah yolu ile maddi tazminat isteğini artırmıştır. Davalı, ıslaha karşı süresinde ve usulüne uygun biçimde zamanaşımı def"inde bulunmuştur. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Yasası"nın 60/1. maddesi gereğince haksız eylem nedeniyle açılacak tazminat davaları bir yıllık zamanaşımına tabidir. Ne var ki, aynı Yasanın 60/2. maddesine göre, davalının bedensel zarara yol açan eyleminin suç teşkil etmesi durumunda (uzamış) ceza zamanaşımının uygulanması gerekir.
Dava konusu eylem suç niteliğindedir. Bu durumda, 818 sayılı Borçlar Yasası"nın 60/2. maddesi ve Türk Ceza Yasası"nın 89. ve 66/1-e. maddesi uyarınca olayda uygulaması gereken zamanaşımı süresi 8 yıldır. Diğer yandan; gelişen zararın olması durumunda bu gelişmenin son bulduğu tarihte davacı zararını öğrenmiş olacağından bu tarih sürekli işgücü kaybı oranının belirlendiği rapor tarihi olarak kabul edilmelidir. Somut olayın 21/03/2007 tarihinde meydana geldiği ve 27/01/2016 ıslah tarihi itibari ile 8 yıllık (uzamış) ceza zamanaşımı süresi dolduğu anlaşılmakla birlikte, sürekli işgücü kaybına ilişkin raporun davacı tarafından 21/02/2014 günü tebliğ alınmış olduğu gözetildiğinde bu tarihten itibaren 818 sayılı Borçlar Yasası"nın 60/1. maddesinde öngörülen haksız eylem zamanaşımı süresi bir yıl da dolduktan sonra ıslah dilekçesi verildiği görülmektedir. Açıklanan nedenlerle, ıslahla istenen miktarın zamanaşımını nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yerinde olmamış bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... Başaknlığı yararına, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... yararına, (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına, (5) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... yararına BOZULMASINA, davacının ve davalılardan ..."ın diğer temyiz itirazlarının ise (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davacı yararına takdir olunan 1.480,00.-TL duruşma avukatlık ücretinin davalılara, davalı ... yararına takdir olunan 1.480,00.-TL duruşma avukatlık ücretinin de davacıya yükletilmesine ve taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 04/05/2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava taksirle yaralama eylemi nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
... Jandarma Komutanı olarak görev yapan davacı, davalı ... tarafından yapılan yol çalışması sırasında patlayıcı madde kullanılması nedeni ile kaymakamlık tarafından çevre emniyetinin sağlanması amacıyla görevlendirildiğini, yapılan çalışma sırasında belediye görevlileri tarafından tedbirsiz ve dikkatsiz davranılması nedeniyle patlama sırasında fırlayan taş parçasının kafasına isabet etmesi sonucu yaralandığını belirterek maddi ve manevi tazminat talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Davalı ... bir kamu tüzel kişisidir. Eylem ve işlemleri kural olarak kamusal nitelik taşır. Bu nedenle bu davalı yönünden yargı yolu bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği konusundaki bozma nedenine ve yaralama derecesi dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminatın az olduğu konusundaki bozma nedenine katılmakla birlikte, diğer bozma nedenlerine katılmıyorum.
Şöyle ki;
1-Davacı, dava dilekçesinde davalıların kişisel kusuruna dayanarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Bilirkişi raporunda da davalılardan ..."in ve ..."ın %10"ar oranında kişisel kusuru tespit edilmiştir. Kamu görevlileri, görev sırasında salt kişisel kusurlarına dayanan eylemlerde kişisel olarak sorumludur. Anayasa"nın 129/5 maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 13/1 maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalıların kendilerine rücu kaydıyla idare aleyhine açılabileceğine ilişkin düzenlemeler, haksız eylemi gerçekleştiren kamu görevlisine karşı doğrudan tazminat açmaya engel değildir. Zarar görenler isterse, doğrudan kişisel kusurlarından dolayı haksız eylemi gerçekleştiren kamu görevlisine karşı tazminat davası açabilecekleri gibi, isterlerse devlete karşı da açabilirler.
Somut olayda davacı, davalıların kişisel kusuruna dayanarak dava açtığından pasif husumet yokluğu nedeniyle bu davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
2-Davalı ... "nın zamanaşımı def"i konusundaki temyiz itirazları bakımından ise yaralamaya konu olay 21/03/2007 tarihinde meydana gelmiş, dava 08/09/2008 tarihinde açılmış, davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı B.K."nın 60. maddesine göre dava 1 yıllık yasal süresi içinde açılmıştır. Bilindiği üzere haksız eylemlerde dava zamanaşımı süresi zarar ve failin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halükarda 10 yıldır. Eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi durumunda ise ceza zamanaşımının uygulanması gereklidir.
Dava konusu eylem aynı zamanda suç teşkil etmektedir. O halde uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gereklidir. Burada uzayan zamanaşımı süresi bir yıllık süredir. On yıllık genel zamanaşımı süresi yine geçerliliğini korumaktadır. Davacı zarar ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl yerine sekiz yıl içinde davasını açabilir. Fakat bu süre olay tarihinden itibaren 10 yılı geçemez. Davacı iş gücü kaybı oranını Adli Tıp Kurumunun raporunun tebliğ edildiği, 21/02/2014 tarihinde öğrenmiş, zarar miktarını ise 09/11/2015 tarihli rapor ile öğrenmiştir. Uzamış ceza zamanaşımı süresi yani 8 yıllık süre ise 09/11/2015 tarihinden itibaren işlemeye başlıyacaktır. HGK"nın 2014/4-896 esas, 2016332 karar sayılı kararında ve Dairemizin bir çok kararında da bu ilke kabul edilmiştir. Kabule göre iş gücü kaybı onanını öğrendiği 21/02/2014 tarihi zamanaşımının başlangıç tarihi olarak kabul edilmiş olsa bile 8 yıllık uzamış zamanaşımı süresi de henüz dolmamıştır. Bu nedenle davalıların temyiz itirazlarının reddi ile maddi tazminata ilişkin hükmün davalı ... ile Muhsin Eriş yönünden onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun bu konulardaki bozma kararına katılmıyorum. 04/05/2017