10. Hukuk Dairesi 2017/1584 E. , 2019/400 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2015/598-2016/427
Dava, Kurumca tahakkuk ettirilen fark işçilik ve prim borcunun ihtirazi kayıtla ödenmesinden sonra 506 sayılı Yasanın 84. maddesi gereğince iadesi ve Kuruma karşı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamından sonra yapılan yargılama ile ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 01.10.2014 tarihli karar, Dairemizin 07.05.2015 günlü ve 2014/26182 E. 2015/9044K. Sayılı ilamıyla; “….işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm veriler birlikte gözetilerek; davacının daimi işyerinden, ihaleli işe ilişkin, işyerinde çalışan olup olmadığı, malzemeli işçilik tutarı ve eksik işçilik miktarının belirlenmesine esas unsurlar saptanıp, dava konusu dönemde Kuruma bildirilmesi gereken işçilik miktarına ve asgari işçilik oranına dair açıklayıcı ve denetime elverişli, somut verilere dayalı rapor alınması ve Kurum tarafından asgari işçilik oranının tespitine yönelik bilgi ve belgeler celbedilmesi ve davacı şirketin Kuruma fark işçilikten kaynaklanan prim borcunun olup olmadığını tespit etmek ve sonucuna göre karar verilmesi” gereğine işaret edilerek, araştırma yapılmak üzere bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki KURU, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Mahkemece Dairemizce verilen bozma kararına uyulmuş ise de, bozma gereğinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Uyuşmazlığın çözümüne ilişkin olarak, öncelikle belirtilmelidir ki; çeşitli tarihlerde Kurumca çıkarılan genelge ve genel tebliğlere ekli listelerde asgari işçilik oranları belirlendiğinden, işin yapıldığı dönemde yürürlükteki asgari işçilik oranlarının dikkate alınması gerekir. Kurumun düzenleyici nitelikteki bu işlemine karşı idari yargı yoluna başvurarak iptal kararı alınmadıkça bir başka işçilik oranına dayanılarak hesaplama yapılamayacağı gibi, listede açıklanan işi bölümlere ayırıp her biri için ayrı işçilik oranları alınması da mümkün değildir. Ancak ihaleli işlerde bölümler halinde keşif özetine bağlanmış farklı ihale konuları varsa her biri için listede belirlenen asgari işçilik oranının esas alınması gerektiği kabul edilmelidir.
Eldeki davada, uyulan bozma ilamı ve oluşan usuli kazanılmış hak çerçevesinde öncelikle davacı şirketin orana itirazı değerlendirilmeli, bu kapsamda, kurum tespit Komisyonunun kararına dayanak belgeler getirtilmeli ve şirketçe yapılan tüm işlerin mahiyetleri dikkate alınarak bir oran belirlemesi yapılmalı ve itiraz vaki olmakla, %25 indirim yapılmaksızın, şirketçe temin edilen malzemelere ilişkin 692.706,80 TL ile 1.500,00 TL nakliye bedelinin hak ediş tutarından mahsubu ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, orana ilişkin itiraz çözülmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.01.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.