3. Hukuk Dairesi 2018/6527 E. , 2019/8657 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasında davanın reddine dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının kardeşi olduğunu, müşterek murislerinden kalan Düzce İli, Gümüşova İlçesi, Dededüzü Köyü , 112 Ada 7 Parsel, 124 Ada 10 Parsel, 109 Ada 16 Parsel sayılı taşınmazlarda hissedar olarak bulunduklarını; aynı şekilde Hendek İlçesi, Kahraman Köyü, 119 Ada 4 Parselde 2B arazisi olarak kayıtlı bulunan 24 dönüm civarındaki taşınmazda ise 1/3"er oranında eşit hisseye sahip bulunduklarını ve taşınmazın zilyetliğini de ellerinde bulundurduklarını; hissedarı olarak bulundukları taşınmazların taksimine yönelik davalı ile aralarında yazılı sözleşme düzenlediklerini; sözleşme uyarınca davalının, Kahraman Köyünde ( ... mevkiindeki ) bulunan taşınmazdaki 1/3 hissesini kendisine vermeyi, kendisinin de buna karşılık Dededüzü Köyü hudutlarında bulunan üç parça taşınmazdaki hisselerini davalıya vermeyi taahhüt ettiğini, mutabakat çerçevesinde babasından kalan taşınmazlardaki tüm hisselerini 13/02/2013 tarihinde tapuda davalıya devrettiğini; davalının ise, ..."de bulunan taşınmazdaki hissesinin devri hususunda kendisini oyaladığını ve nitekim davalının hissesini dava dışı ... adlı şahsa devrettiğini öğrendiğini; davalı tarafından dolandırıldığını, bu hususta savcılığa şikayette bulunduğunu, olay sebebiyle mağdur olduğunu, muris babasından kalan tüm hisselerini kaybettiğini; davalının, sözleşmeye konu ... mevkiinde bulunan taşınmazdaki hissesini üçüncü kişiye satarak haksız kazanç sağladığını, sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek; 75.000,00 TL değerindeki maddi zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, aralarındaki anlaşma doğrultusunda davacının muris babalarından kalan Dededüzü köyünde bulunan taşınmazdaki hisselerini kendisine, kendisinin de ... mevkiinde bulunan 1/3 hissesini davacıya devrettiğini savunarak; davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince; mirasçılar arasında yapılmış geçerli bir taksim sözleşmesinin bulunmadığı, geçerli olmayan sözleşmeye istinaden hak iddia edilemeyeceği; davacının, babasından kalma taşınmazlardaki hisselerini rızaen davalıya devrettiği, davacının tazminat istemine konu olan taşınmazların bedelinin gerek murisleri gerekse taraflarca karşılandığı hususu somut bir delille ispat edilemediği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; eldeki davanın konusunun 2/B arazisi olarak kayıtlı bulunan taşınmazdaki davalıya ait 1/3 hissenin, anlaşmaya aykırı olarak davacıya devrinin yapılmamasına ilişkin tazminat davası olduğu, miras hukuku ile ilgisinin bulunmadığı, taşınmazdaki hissedarlık-tasarruf oranlarının tapu kaydına mahkeme kararı ile şerh düşüldüğü, dolayısıyla tarafların murisiyle bir ilgisinin bulunmadığı; davacının, taksim sözleşmesine uygun olarak dava konusu taşınmazı almış olsaydı, mamelekinde bu taşınmazın rayiç değeri kadar bir artış olacağı, bu nedenle davacının zararının taşınmazın rayiç değeri kadar olduğu, bilirkişi raporu ile taşınmaz rayiç bedeli olarak belirlenen 75.000,00 TL nin davalıdan tahsili gerektiği gerekçesiyle; davacının istinaf başvurusunun kabulüne, HMK"nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında; davanın kabulüne, 75.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı alacak istemine ilişkindir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 282. maddesine göre; "Mal değişim sözleşmesi, taraflardan birinin diğer tarafa bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini, diğer tarafın da karşı edim olarak başka bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini devretmeyi üstlendiği sözleşmedir."
Aynı Yasanın 283. maddesinde ise; "Satış sözleşmesine ilişkin hükümler, mal değişim sözleşmesine de uygulanır; buna göre taraflardan her biri, vermeyi üstlendiği şey bakımından satıcı, kendisine verilmesi üstlenilen şey bakımından alıcı durumundadır. " hükmü getirilmiştir.
Mal değişim sözleşmesi bir Borçlar Hukuku sözleşmesi olduğundan, sözleşmelerin şekli ve konusuyla ilgili her hukuki konu ve ihtilafta Türk Borçlar Kanununun genel hükümleri uygulanır. Trampa edilen mallardan biri taşınmaz mal olduğu takdirde, sözleşmenin resmi şekilde yapılmış olması şarttır. Bu sebeple resmi şekilde yapılmayan trampa sözleşmesi geçersiz olup, geçersiz sözleşmelerde ancak taraflar verdiklerini geri isteyebilirler.
Diğer taraftan; şekle aykırı akit, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 11. maddesinin 2. fıkrasına göre batıl olup, yasanın emredici ve hakimin resen gözetmesi zorunlu hükmünü bertaraf edecek şekilde hakkın kötüye kullanılması kuralından söz etmek de mümkün değildir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 20.02.2013 tarih ve 2012/8-726 E. - 2013/252 K. Sayılı ilamı )
Kural olarak tapuya kayıtlı taşınmazların satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığı sürece geçersizdir. (TMK"nın 706, BK"nın 213 (TBK.237 md.), Tapu Kanunu"nun 26 ve Noterlik Kanunu"nun 60.maddesi) Geçersiz olduğu için de taraflarına hak ve borç doğurmaz. Ancak taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Zira; haklı bir sebep olmaksızın başkası zararına mal edinen kimse onu iade ile yükümlüdür.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "denkleştirici adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken, ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları göz önünde tutulmalıdır.
Somut olayda; taraflar arasında tarihsiz olarak düzenlenen davaya konu adi yazılı sözleşmenin "trampa sözleşmesi" niteliğinde olduğu, davacının, müşterek murisleri babalarından kalma taşınmazlardaki hisselerini davalıya devretmeyi; davalının ise, karşı edim olarak 6831 sayılı Yasa"nın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılarak tapuda Hazine adına kaydedilen (üzerinde kullananların zilyetlik hakkı bulunduğu) taşınmazın 1/3 hissesini davacıya satmayı vadettiği; davacının edimini yerine getirerek babasından kalan taşınmazlardaki hisselerini 27/03/2012 tarihinde tapuda davalıya devrettiği, davalının ise sözleşme uyarınca edimini yerine getirmediği; iş bu davanın, davacı tarafından, davalının sebepsiz zenginleştiğinden bahisle maddi zararının giderilmesi istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.
Sözleşmeye konu Sakarya İli , Hendek İlçesi, 119 Ada, 4 Parselde kayıtlı taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde; 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılarak 31/08/2010 tarihinde Hazine adına tapuya kaydedildiği, tapu kaydının beyanlar hanesine tarafların eşit olarak kullanımında olduğuna dair şerh düşüldüğü, taşınmazın Hazine tarafından satışa çıkartıldığı, ilgili Yasa gereği bahse konu arazilerin öncelikli olarak taşınmazlarda zilyetlik hakkı bulunan taraflara bedel karşılığında satışının teklif edildiği, taşınmazın üçüncü kişilere satışının yapılmasına dair tarafların ayrı ayrı muvafakat gösterdiği, akabinde taşınmazın 1/3 hissesinin 06/06/2013 tarihinde dava dışı Turgay Uçar"a, diğer hisselerin ise 12/12/2014 ve 25/12/2014 tarihlerinde dava dışı Gülcan Turan ve ... adlı şahsa satıldığı görülmüştür.
Hal Böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, taraflar arasında düzenlenen adi yazılı sözleşmenin "trampa sözleşmesi" niteliğinde olduğu, sözleşme ile tapulu taşınmazların satışının vadedildiği, resmi biçimde yapılmayan taşınmaz satış sözleşmesinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle, tarafların haksız iktisap kuralları gereğince verdiklerini geri isteyebilecekleri dikkate alınarak; sözleşmeye konu Dededüzü Köyü hudutlarında bulunan, tarafların müşterek murisleri babalarından kalma 109 Ada 16 Parsel, 112 Ada 7 Parsel ve 124 Ada 10 Parsel sayılı taşınmazlarda keşif yapılarak, öncelikle davacıya ait hissenin tapuda devir tarihi olan 13/02/2013 tarihindeki rayiç değeri belirlenerek, bu değerin çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle, ifanın imkansız hale geldiği (sözleşmeye konu diğer taşınmazın, 2/B arazisinin, Hazine tarafından üçüncü kişiye satış tarihi olan) 06/06/2013 tarihinde ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi hususunda, konusunda uzman bilirkişilerden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılması, taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile sözleşmeye konu Hazine adına kayıtlı taşınmazın rayiç değeri esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, HMK"nın 373/2 maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.