Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/3757
Karar No: 2021/1967
Karar Tarihi: 21.01.2021

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2020/3757 Esas 2021/1967 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2020/3757 E.  ,  2021/1967 K.

    "İçtihat Metni"

    BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ: ... 6. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ: ALACAK


    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili; 11, 12, 13 ve 14 ve bundan sonra bağıtlanan 1, 2 ve 3. dönem Toplu İş Sözleşmelerinin eksik uygulanması sebebiyle davacının ücretinin hatalı belirlendiğini, 30.01.2009 tarihinde açılan davada Mahkemece verilen kabul kararının Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini ve 30.01.2004-30.01.2009 tarihleri arasındaki dönem için fark alacakların ödendiğini, bu kez 30.01.2009 tarihinden iş bu dava tarihine kadar ücretin hatalı tespit edildiğini ileri sürerek fark ücret, ikramiye ve ilave tediye alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davacının ücretinin doğru olarak belirlendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    İlk Derece Mahkemesince, toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu:
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacının dava dilekçesinde 80,00 TL ücret farkı alacağı, 10,00 TL ikramiye farkı, 10,00 TL ilave tediye alacağı talebinde bulunduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının 69,92 TL ücret farkı, 13,80 TL ikramiye ve 11,96 TL ilave tediye alacağı bulunduğunun tespit edildiği bu durumda davacının alacak talebinin bilirkişi raporundaki rakamlara göre hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararı ortadan kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuştur.
    Temyiz Başvurusu:
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    Gerekçe:
    1-Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, “Tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “İlk derece mahkemesi kararının özeti”, “İleri sürülen istinaf sebepleri” ve “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” bölge adliye mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu hususlardandır.
    Buna göre kararda, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
    Gerekçe, mahkemenin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Mahkeme, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
    Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder: 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı , Ankara 2011, s.472) Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Nitekim, 07/06/1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği kanun koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.Diğer taraftan, kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi, tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hale getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez
    Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasında 11, 12, 13, 14, 1, 2 ve 3. dönem Toplu İş Sözleşmelerinin ve 2005 ve 2007 Kamu Toplu İş Sözleşmesi Çerçeve Anlaşma Protokollerinin uygulanarak ücretin tespiti ve buna bağlı olarak talep edilen fark alacakların bulunup bulunmadığı uyuşmazlık konusudur. İlk Derece Mahkemesi tarafından ... "dan alınan bilirkişi raporları ve 17.05.2014 tarihli ek raporun tarafların iddia ve savunmalarını irdeler mahiyette, dosya kapsamına ve Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarına uygun olduğu gerekçesiyle bilirkişinin yaptığı tespit ve değerlendirmelere aynen iştirak olunduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş, taleple bağlı kalınarak hüküm altına alınan fark ücret ve ikramiye alacaklarının ... tarafından hazırlanan 17/05/2014 tarihli bilirkişi raporundaki temerrüt tarihlerinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Dosya incelendiğinde, ilk derece mahkemesi tarafından ... ve ... olmak üzere iki farklı bilirkişiden rapor alındığı, ... tarafından hazırlanan raporda davacı lehine (+) fark alacağın bulunmadığının belirlendiği, aksine davalı lehine (-) fark alacak hesaplandığı, 17.05.2014 tarihli bilirkişi raporunun ise bir ön rapor mahiyetinde olduğu ve raporda atıf yapılarak hüküm kurulabilecek bir hesaplama yapılmadığı görülmektedir. ... tarafından hazırlanan raporda ise davacı lehine (+) fark alacak hesabı yapılarak mahkeme takdirine sunulmuştur. Islah yapılmayan davada, gerekçe kısmında kabul edilen alacak miktarı tespit edilmeden hüküm kurulduğundan; İlk Derece Mahkemesi kararından hangi gerekçe ile hangi rapora atıfta bulunulmak istendiği, ... tarafından hazırlanan raporda davalı lehine (-) fark alacak hesabının yanılgılı olarak davacı lehine mi değerlendirildiği yoksa atıf yapılan bilirkişi raporunun mu gerekçede hatalı açıklandığı anlaşılamamaktadır.
    Bölge Adliye Mahkemesince; esası incelemeden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmediği gibi çelişkinin giderilmesine yönelik bir gerekçe de açıklanmamıştır. İlk derece mahkemesinin kararında ... ’nun rapora atıfta bulunulmasına karşın bölge adliye mahkemesince gerekçesi açıklanmadan ... tarafından hazırlanan rapora itibar edilerek hüküm kurulduğu görülmektedir.
    Az yukarıda açıklanan hukuki olgular karşısında belirtmek gerekir ki, Bölge Adliye Mahkemesi kararının içermesi gereken zorunlu unsurlardan olan “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” kararda yer almadığından, bir başka deyişle; istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen itirazlara dair bir gerekçe tesis edilmediğinden, karar 6100 sayılı Kanun’un 359. maddesine aykırıdır. Bu yönüyle de Bölge Adliye Mahkemesi kararı usul ve kanuna aykırı bulunmuştur.2- Kabule göre ise;
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a bendine göre hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanması bozma sebebidir. Bu kapsamda Toplu İş Sözleşmesi ve Protokollerin doğru uygulanıp uygulanmadığı konusunda hüküm kurmaya elverişli bir rapor alınması zorunludur. İş bu dava ile birlikte çalışmaya devam etmekte olan işçinin ileride alacağı ücretin miktarı da etkilenecek şekilde ücret tespiti yapıldığından, dava tarihi itibariyle ücretin doğru ve gerçeğe uygun olarak belirlenmesi esastır. Zira, açılmış bir davada belirlenen ücret miktarı, kararın kesinleşmesi halinde taraflar arasında bağlayıcı olacaktır.Eldeki davadan önce; işçi tarafından 30.01.2009 tarihinde açılan davada, 11, 12, 13, ve 14. dönem Toplu İş Sözleşmelerinin uygulanmış ve 31.12.2004 tarihinden sonra 14. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin iş sözleşmesi hükmü olarak devam ettiği, bu sebeple ikramiye alacağının 14. dönem Toplu İş Sözleşmesi’ne göre hesaplanması, ücret zam oranları bakımından ise Çerçeve Protokollerin uygulanması gerektiği kabul edilmiş olup sözü edilen karar Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
    Yerleşik hale gelen içtihatlara göre; fark ücret alacağı talepli açılan bir davada tespit edilen ücret, önceki dava ile tarafı aynı sonraki dava açısından da bağlayıcıdır. Her ne kadar, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında sonraki tarihli davadaki delil durumuna göre ücretin yeniden en başından itibaren belirlenmesi gerektiği yönünde kararlar da bulunmakta ise de; sonraki tarihli kararlarda bu yönde yapılan bozmaların maddi hataya dayandığı kabul edilmiştir. (Örneğin; Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi’nin 28.02.2018 tarih, 2017/46600 Esas ve 2018/5233 Karar sayılı bozma ilamı). Dolayısıyla sonradan açılan ve tarafları aynı olan davada, önceki dava tarihi itibariyle işçinin tespit edilen ücreti esas alınarak, bu tarihten sonra somut olaya göre Toplu İş Sözleşmesi veya Çerçeve Protokoller uygulanarak ücret tespit edilmelidir. Ancak, bu kuralın istinası, işçinin ücretine imza tarihi yürürlük tarihinden sonra olan bir toplu iş sözleşmesi uygulanması gerektiğinde ortaya çıkmaktadır. Bu takdirde, sözü edilen Toplu İş Sözleşmesi’nin yürürlük başlangıç tarihinden itibaren ücretin yeniden belirlenmesi mümkündür.
    Somut uyuşmazlık bakımından durum değerlendirildiğinde; kesinleşen dava tarihinin 30.01.2009 olduğu, 01.01.2005-31.12.2007 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin 2.3.2009 tarihinde; 01.01.2008-31.12.2010 tarihleri arasında yürürlükte bulunan 2. dönem Toplu İş Sözleşmesi’nin ise 16.09.2010 tarihinde imzalandığı; dolayısıyla davacının 1. ve 2. dönem Toplu İş Sözleşmelerinden yararlanma durumuna göre 31.12.2004 tarihinden sonraki dönem için tespit edilen ücretin yeniden hesaplanması gerekebileceği, 31.12.2004 tarihinden önceki dönem bakımından ise geçmişe yürütülerek uygulanması gereken yeni bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı, 4.8.2004 tarihinde Tarım Orman İş Sendikası’na üye olmuştur. 1. dönem Toplu İş Sözleşmesi tarafı Öz Orman İş Sendikası 15.4.2008 tarihinde kurulmuş olup 3 Mayıs 2008 tarihinde Tarım Orman İş Sendikası, Öz Orman İş Sendikasına katılma kararı almıştır. Davacının, iş bu dava tarihine kadar üyeliğinin devam ettiğinin tespiti halinde, Toplu İş Sözleşmesi tarafı sendika üyesi olduğunun ve 1, 2 ve 3. dönem Toplu İş Sözleşmelerinden faydalanma hakkı bulunduğunun kabulü gerekmektedir.Dolayısıyla öncelikle davacının 1, 2 ve 3. dönem Toplu İş Sözleşmelerinden yararlanma hakkı olup olmadığı yöntemince belirlenmeli; davacının 1 ve 2. dönem Toplu İş Sözleşmelerinden yararlanma durumuna göre Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen önceki davada tespit edilen ücret miktarının hangi tarihe kadar kesin kabul edilmesi gerektiği netleştirilmeli, sonucuna göre fark alacaklar hesaplanmalıdır.Açıklanan sebeplerle, eksiklikler de giderilerek konusunda uzman bir bilirkişiden yeniden, denetime elverişli olacak şekilde açıklamalı ve detaylı tablo dökümlü hesap raporu aldırılmalı, buna göre dava tarihi itibariyle davacının ücreti belirlenmeli, bundan sonra hüküm altına alınacak fark alacak miktarları bakımından davacının hükmü temyiz etmemesi sebebiyle davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmelidir.Sonuç: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, bozma sebebine göre sair yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21.01.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi