3. Hukuk Dairesi 2018/7413 E. , 2019/8750 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davacılar vekili tarafından duruşmalı, davalılardan İçişleri Bakanlığı vekili tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 05/11/2019 tarihinde davacılar vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; maliki bulundukları 2675 ve 2676 nolu taşınmazlar üzerine turistik amaçlı tesis kurmak için plan ve proje yaptırdıklarını, ancak inşaata başlama aşamasında üçüncü kişilerce sahte nüfus cüzdanları kullanılarak düzenlenen vekaletname ile taşınmazlarının satıldığını öğrendiklerini, 17 yıl süren hukuk mücadelesi sonucunda taşınmazlarını geri alabildiklerini, bu süreçte planladıkları turistik tesisi açamadıkları için kazanç kaybına uğradıklarını, ayrıca taşınmazları geri alabilmek için giriştikleri hukuk mücadelesi nedeniyle çeşitli giderler yaptıklarını, uğramış oldukları bu zararlardan sahte nüfus cüzdanlarını düzenleyen davalı ... ile vekaletnameyi düzenleyen davalı noterin sorumlu olduğunu ileri sürerek; ayrı ayrı 50.000"er manevi tazminat ile fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla ayrı ayrı 50.000"er TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmişlerdir.
Davalı (noter) ...; davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı bakanlık; davanın zamanaşımına uğradığını, esas yönünden ise davacılara ait sahte nüfus cüzdanlarının iddia edildiği gibi ... ve ... Nüfus Müdürlükleri tarafından düzenlenmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 29/03/2016 tarihli ve 2015/11469 E. 2016/4834 K. sayılı ilamıyla; davacıların zararının, taşınmazları geri alabilmek için açmış oldukları tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği 13/09/2007 tarihinde doğduğu, davanın açıldığı 07/12/2010 tarihi itibariyle on yıllık dava zamanaşımı süresinin davalı bakanlık yönünden dolmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma sonrasında alınan bilirkişi raporunda, davacıların uğradığı toplam gelir kaybının 3.218.594,08 TL olduğu bildirilmiş; davacılar 06/03/2018 tarihli ıslah dilekçeleriyle, maddi tazminat istemlerini (ayrı ayrı) 1.609.797,04 TL’ye artırmıştır.
Mahkemece; müteahhit olan davacıların, aldıkları taşınmazlar üzerinde otuz iki adet dubleks mesken inşa etmek için 23/03/1994 tarihinde yapı ruhsatı aldıkları, inşaata ilişkin plan ve projelerin hazırlandığı, ancak taşınmazların sahte vekaletname ile satılması nedeniyle inşaata başlayamadıkları gibi mülkiyetini kaybettikleri taşınmazları icradan tekrar satın almak zorunda kalmaları nedeniyle zarara uğradıkları, her ne kadar davacılar tarafından bilirkişi raporuyla belirlenen zarar tutarı üzerinden dava ıslah edilmiş ise de, ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığı, davacıların tanınmış müteahhit olmaları sebebi ile bu durumun kişilik ve meslek hayatlarında manevi açıdan çöküntüye ve itibarsızlaşmaya neden olduğu gerekçesiyle; davalı bakanlık yönünden davanın kısmen kabulü ile 50.000’er TL maddi ve 25.000’er TL manevi tazminatın 13/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılar ... ve ...’e ödenmesine, davalı ... yönünden verilen karar onanmış olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; karar, davacılar vekili ile davalı bakanlık vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle davacı tarafça temyiz dilekçesinde ileri sürülmeyen hususların süresinden sonra verilen 17/10/2019 tarihli ek temyiz dilekçesi ile ileri sürülemeyecek olmasına göre; tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacılar, eldeki dava ile nüfus memurlarının özensizliği nedeniyle uğradığı zararın tazminini istemiştir.
Davacıların, davalı bakanlığa yönelik tazminat isteminin yasal dayanağı TMK’nın 38 inci maddesidir. Anılan maddenin birinci fıkrası; "Kişisel durum sicilinin tutulmasından doğan zararlar, kusurlu memura rücu edilmek kaydıyla, Devletçe tazmin edilir." hükmünü içermekte olup, devletin kişisel durum sicilinin tutulmasından doğan zararlardan sorumluluğu düzenlenmiştir.
Yasanın bu açık hükmünün kaynak olduğu devletin sorumluluğundan söz edebilmek için, kişisel durum sicilinin tutulmasında nüfüs memurunun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zararlı sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekmektedir.
Somut olayda; davacılar, kimlik bilgilerini kullanan kişilerin başvurusu üzerine nüfus memurluklarınca (sahte) nüfus cüzdanlarının düzenlendiğini ve sonrasında bu nüfus cüzdanları kullanılarak düzenlenen vekaletname ile taşınmazların satılması nedeniyle zararın doğduğunu ileri sürmüşlerdir. Davalı bakanlık ise; olayda kullanılan nüfus cüzdanlarının, ilgili nüfus müdürlükleri tarafından düzenlenmediğini, bu durumun yapılan tahkikat sonucunda gönderilen yazılar ile belirlendiğini savunmuştur.
Davalı tarafça dayanılan bu belgelerin incelenmesinde; ... Nüfus Müdürlüğünce, davacı ... adına 29/09/1993 tarihinde düzenlendiği bildirilen ... seri nolu nüfus cüzdanının, maliyeden alınmadığının, ayrıca 1993 yılında müdürlükte nüfüs cüzdanının arka tarafında onaylayan yetkili olarak görünen Nermin adlı bir memur veya müdürün görevli olmadığının bildirildiği, ... Nüfus Müdürlüğünce, davacı ... adına 29/09/1991 tarihinde düzenlendiği bildirilen... seri ve ... kayıt nolu nüfus cüzdanının müdürlük tarafından verilmediğinin, ayrıca 29/09/1991 tarihinin resmi tatil günü olan pazar gününe denk geldiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Şu durumda; davalı noterce vekaletname düzenlenmesinde kullanılan davacılara ait nüfus cüzdanlarının, davalı bakanlığa bağlı nüfus idareleri yerine kendilerini davacılar olarak tanıtarak haksız eylemi gerçekleştiren dava dışı kişiler tarafından düzenlenmiş olduğu ortadadır.
Buna göre, mahkemece; davacıların, kişisel durum sicilinin tutulmasından doğan bir zararının bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; 04/02/1948 tarihli ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bozma sonrası ıslah yapılamayacağı kabul edilmiş, 06/05/2016 tarihli ve 2005/1 Esas 2006/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de “04/02/1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir. Bu durumda, mahkemece; davacılar tarafından ıslaha konu edilen maddi tazminat isteminin, bozma sonrası ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle reddedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucunda zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428 inci maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA, 2.037’er TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.