3. Hukuk Dairesi 2019/2720 E. , 2019/8817 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 20/12/2005 tarihli üç yıl süreli 733,29 m2"lik arazinin TV verici istasyonu olarak kullanılmak üzere davalıya kiralandığını, 22/12/2008 tarihinde sözleşmenin beş yıl süreli olarak yenilendiğini, mahallinde yapılan tespitte alanın dava dışı Vodafone A.Ş."ye ait baz istasyonu olarak kullanıldığının tespit edildiğini, Milli Emlak Genel Müdürlüğünden alınan yazıya göre, " kiracıların Hazine taşınmazlarını 3. kişilere kiraya verip de elde edilecek gelirin %50"si Hazineye ödenirse, bu yerlerin kiracıları tarafından 3. kişilere kiraya verilmesinin Bakanlık makamınca uygun görüldüğünü", davalı tarafından 09/02/2009 tarihli cevabi yazıda kira ilişkisini kabul etmediğini, kiralama olmadığını, ihtiyaç fazlası alanların (kule, enerji hattı, istasyon binası, kesintisiz enerji desteği gibi) kullanımı izni verildiğinin bildirdiğini, davalı ile dava dışı şirket arasındaki protokolde kiralanan taşınmazın kullanımı ve yararlanılmasının bedel karşılığında olduğunu, bu nedenle protokolün kira ilişkisi mahiyetinde olduğunu, 14/03/2006- 13/03/2009 arasındaki döneme ilişkin 26.544,38TL talebin dava dışı şirketten elde edilen gelirin %50"si olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000TL alacağın vade tarihinden itibaren işleyecek gecikme zammı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı kiracı tarafından ikinci bir kiracıya kiraya verilen taşınmazın kira bedelinin tahsili talebi yerinde olmadığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümlenmesini özel kişi veya kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu özel kişi veya kişiler tarafından incelenip karara bağlanmasına tahkim denir.
Kural olarak taraflar bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için hakeme başvurmaya mecbur değildirler. Ancak, bazı hallerde bir uyuşmazlığın çözümlenmesi için hakeme başvurmak zorunludur ki; buna zorunlu tahkim denir.
Tahkimin hangi hallerde zorunlu olduğu, özel bir kanun hükmü ile belirlenir.
Mecburi tahkim hallerinden birinin düzenlendiği 3533 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince; genel, katma ve özel bütçelerle yönetilen daireler ve belediyelerle, sermayesinin tamamı devlete veya belediyelere yahut özel idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkan uyuşmazlıklardan adalet mahkemelerinin görevi içinde bulunanlar o kanunda yazılı tahkim usulüne göre çözümlenir.
Bu bağlamda eldeki davada taraflar, 3533 Sayılı Kanunun 1. maddesinde gösterilen kuruluşlardan olup, uyuşmazlığın "Hakem" sıfatı ile çözümlenmesi gerekmektedir.
O halde mahkemece, tarafların sıfatı gözetilerek sözü edilen yasa hükmü uyarınca uyuşmazlığın hakem sıfatı ile çözümlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK. nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/11/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.