1. Hukuk Dairesi 2016/6903 E. , 2019/2057 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafça yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olup, davacı tarafın duruşma isteği değer yönünden reddedilip dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, temyiz kudreti bulunmayan mirasbırakan ...’ın bu durumundan yararlanan davalı torunu...’ın, mirasbırakandan hile ile dava dışı babası Salman adına vekaletname aldığını ve mirasbırakanın 191 ada 12 parsel sayılı taşınmazdaki payının dava dışı vekil tarafından 09.12.2011 tarihinde davalıya satış yolu ile temlik edildiğini, vekil ile davalının el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek 191 ada 12 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı payın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adlarına tescilini veya mirasbırakan adına tescilini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakan babaannesinin ihtiyaç nedeniyle çekişme konusu payını satmak istemesi üzerine yabancıya gitmemesi için satın aldığını, satış bedelini ödediğini, alım gücüne sahip olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı pay oranında açılan iptal tescil istekli davanın dinlenemeyeceği, terditli olarak terekeye iade istemi yönünden ise tüm mirasçıların davaya olur vermediği ve terekeye atanmış herhangi bir temsilci de bulunmadığı, öte yandan mirasbırakanın ehliyetsiz olduğu iddiasının sübuta ermediği, mirasbırakanın satış ihtiyacı içinde olup satış bedelinin ödendiğine ilişkin kayıt bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1919 doğumlu mirasbırakan ...’ın 10.02.2013 tarihinde ölümü üzerine davacı çocukları..., ...,..., ... ile dava dışı çocukları ..., ... ve ...’in mirasçı kaldıkları, çekişme konusu 191 ada 12 parsel sayılı taşınmazda ¼ payın, mirasbırakan adına kayıtlı iken dava dışı vekil oğlu ... tarafından 09.12.2011 tarihinde satış yolu ile davalı ...’a (...’ın oğlu) temlik edildiği, davalı adına kayıtlı çekişme konusu payın tapu kaydının iptali ile pay oranında veya mirasbırakan adına tescili istemiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı davada, pay oranında iptal tescil isteğinin dinlenilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Ancak davacı taraf, terekeye iade isteminde de bulunmuştur.
Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK"nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK"nin 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim, bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, mirasbırakan ...’ın terekesi elbirliği (iştirak) halinde mülkiyete tabi olup, davada yer almayan mirasçıların bulunduğu, davalı ...’ın ise mirasçı olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca, öncelikle davaya katılmayan diğer mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK"nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile (terekeye temsilci atandıktan sonra davanın tereke temsilcisi aracılığıyla yürütüleceğinin gözetilmesi) davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı tarafın değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelemesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.