10. Hukuk Dairesi 2018/2751 E. , 2019/752 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, Kurumca tahakkuk ettirilen fark işçilik ve prim borcunun iptali ile Kuruma ödenen tutarın istirdadı istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada ilâmında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 10.02.2015 tarihli karar Dairemizin 04.05.2015 tarihli ve 2015/7150 E. 2015/8566 K. sayılı ilamı ile “…davalı Kurumca idari para cezaları ile birlikte yapılan tahakkuk sonrasında davacı adına prim ve gecikme zammı da tahakkuk ettirildiği, davacının 2 ayrı dava ile bu tahakkuka ilişkin davalar açtığı, bu davalarda İdare mahkemesince dava dilekçesinin reddine ve işin incelenmeksizin reddine dair kararlar verildiği anlaşılmakta olup, bu dava dosyalarının onaylı birer örneği getirtilerek dava açılış ve mahkeme kararlarının davacıya tebliğ tarihlerinin araştırılması ve eldeki davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, davacı hakkında davalı Kurumca yapılan tahakkuk nedeniyle 2013/18541 sayılı bir ödeme emrinin tanzim edildiği anlaşılmakta olup 6183 sayılı Yasa’nın 58/1.maddesinde de kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın ödeme emrine karsı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz edebileceği hususu da dikkate alınarak davacıya bu ödeme emrinin tebliğ edilip edilmediği ve davacının yine süresinde itirazı veya davasının bulunup bulunmadığı hususunun araştırılması ve tahakkuka konu inşaatın Afetevler Küme evleri içerisinde bulunmasına göre Afet Evleri yönetiminin bulunup bulunmadığı ve bu durumun devlet tüzelkişiliği ile ilgisinin olup olmadığının Valiliklerden araştırılması, şayet var ise inşaatın başlangıç ve bitiş tarihleri bakımından yazılı belgeler dikkate alınmak suretiyle, ayrıca davacının iddiası bakımından inşaatta çalıştığını belirttiği kişilerin nitelikleri, dışarıdan kişi olmadan inşaatın yapılıp yapılamayacağı ve dinlenen tanık beyanlarına göre davalı kurumda tespit edilen sigortalılık veya şahsi dosyalarının bulunup bulunmadığı, mesleklerinin neler olduğu hususlarında ayrıntılı bir araştırma ve irdeleme yapılmak suretiyle davaya konu inşaat işinin 5510 Sayılı Yasanın 6"ncı maddesi kapsamında üçüncü dereceye kadar olan hısımların dışarıdan başka kimse katılmadan yapılabilecek nitelikte bir iş olup olmadığı hususu da irdelenmeli, dinlenen tanıkların inşaatta ne şekilde ve nasıl çalıştığı hususu araştırılmalı, bu hususta davacının malzemeli faturalarının bulunup bulunmadığı ve inşaat içerisinde yapılan çeşitli işçilikler ve özellikle inşaatın telefon, elektrik tesisatı, su tesisiatı, kanalizasyon tesisat ve yapımı dikkate alınmalı, iddiaların bu çerçevede irdelenmesi ile tahakkuka konu inşaatın en az kaç kişi ile birlikte yapılabileceği hususunda aralarında yeminli mali müşavir ve sosyal güvenlik uzmanının yer aldığı bilirkişi kurulundan somut verilere dayalı olarak ve kurum müfettişince yapılan hesaplamalardan ayrılma yönleri de denetime elverişli şekilde gerekçelendirilmek suretiyle bir hesap raporu aldırılarak davalı Kurum alacağının olup olmadığı belirlenmesi…” gereğine işaret edilerek, bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise, bozmaya uyulmuş ise de, bozma gereklerinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Öncelikle, mahkemece davacının açtığı idari davalardan 2013/42 Esas ile birlikte 2013/302 Esas Sayılı dosyanın da istenilmesi ve ilk bozma kararımız çerçevesinde, dava açılış ve karar tebliğ tarihlerine göre idari davanın ve eldeki davanın 5510 sayılı Yasanın 85’inci maddesi kapsamında hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı hususu belirlenmeli, davacı ve yeğeninin kuruma verdiği yazılı ifadelerinde ve kurumlar arasında yapılan yazışmalar kapsamında inşaatın bitiş tarihinin 2011 olduğu belirtilmiş olup, yazılı belgeler karşısında tanık ifadeleri yerine yazılı belgeler ile inşaatın bitiş tarihi netleştirilmeli ve bu konuda yazılı delillerin varlığı araştırılmalı, inşaatın bitiş tarihinin belirlenmesinden sonra, o yıldaki yapı maliyet bedelleri esas alınmak suretiyle ve 5510 sayılı Yasanın 85’inci maddesi kapsamında tahakkuk ettirilmesi gereken prim borcunun varlığı bakımından esas alınacak fark işçilik incelemelerinde, dava söz konusu olmakla, asgari işçilik oranından %25 oranındaki indirim uygulanmaksızın denetime elverişli olacak şekilde ve bozma kararımız çerçevesinde bir hesap raporu alınmalı ve davacının yaptığı işçilik ödemelerine dair faturaları mevcut ise bunlar da dikkate alınarak, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, yetersiz bilirkişi raporu ile eksik araştırmaya ve hatalı değerlendirmeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.