3. Hukuk Dairesi 2019/5145 E. , 2019/9057 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda, dairemiz bozma ilamına direnilmesine dair verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; 6763 sayılı Kanun"un 43 üncü maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK"nın 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca dosyadaki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kasko sigorta poliçesi ile sigortaladığı ... plaka sayılı aracın 04/01/2015 tarihinde davalı belediyeye ait kapalı pazar yeri ve ücretsiz otoparkta park halinde iken çatının çökmesi sebebiyle maddi hasara uğradığını, akabinde tanzim edilen ekspertiz raporu nedeniyle sigortalısına 18/03/2015 tarihinde 29.845 TL ödediğini, olayın meydana geldiği pazar yerinin gerek yapımındaki bozukluklardan gerekse bakımından davalı belediyenin sorumlu olduğunu, ancak gönderilen yazıya rağmen davalı belediyenin zararı tazmin etmeyi kabul etmediğini ileri sürerek; TTK’nın 1472 nci maddesi uyarınca 29.845 TL’nin 18/03/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; kapalı pazar yerine ait çatının bakım ve onarım işinin kamu hizmetinin içine dahil olduğu, kamu hizmetini görmekle yükümlü olan belediyelerin kamu görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararların niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olduğu, bu zararların tazmini amacıyla İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun"un 2 nci maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerektiğinden bahisle, davanın dava şartı yokluğundan reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 17/09/2018 tarihli ve 2016/22008 E. 2018/8599 K. sayılı ilamıyla;
(...Taraflar arasındaki uyuşmazlık, haksız fiile ve BK’nın 58 inci maddesinde (6098 sayılı TBK’nın 69 uncu maddesi) düzenlenen yapı malikinin kusursuz sorumluluğuna dayanmaktadır. Anılan madde hükümlerine göre davalı idarenin sahibi olduğu yapı ve inşaatın fena yapılmasından ve bakım eksikliğinden dolayı kusursuz sorumluluğu vardır. Bakım eksikliğinden kaynaklanan sigortalı araçta meydana gelen zarar, hizmet kusurundan doğmamış olup, bu zarara dayanılarak açılan dava da idari dava türlerinden değildir. Kamu tüzel kişilerinin, kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemler idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemez. Dava konusu zarar, kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) kullanımından kaynaklanmamıştır. Özel hukuk tüzel kişisi olarak yürüttüğü faaliyetler sırasında meydana gelen zararlardan ötürü ilgili kamu tüzel kişisinin sorumluluğunun özel hukuk hükümleri ve ilkeleri uyarınca belirlenmesi gerekir. Açıklanan nedenler karşısında; dava konusu uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre ve adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.
Bu durumda; mahkemece, taraflar arasında kusursuz sorumluluktan kaynaklanan davaya bakma görevinin adli yargıya ait olduğu gözetilerek, işin esasına girilmesi, taraf delilleri toplanarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir...)
Gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; aynı gerekçelerle, bozma ilamına karşı direnilmesine, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2 nci maddesine göre, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak "tam yargı" davaları, idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir.
İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir.
İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelerdir.
İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.
Kamu tüzel kişilerinin, kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında, özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemler ise özel hukuk alanına ilişkin olduğundan, bunlar idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemezler.
Kamu idare ve kurumlarının, kamu otoritesinin (egemenlik hakkının) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusu olduğu hâlde, özel hukuk tüzel kişisi olarak yürütülen faaliyetler sırasında meydana gelen zararlardan ötürü ilgili kamu tüzel kişisinin sorumluluğunun özel hukuk hükümleri ve ilkeleri uyarınca belirlenmesi gerekir.
İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların çözüm ve görümü, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine; idarece herhangi bir hakka haksız müdahalede bulunulduğu, plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak zararın tazmini davalarının haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre çözümü ise adli yargı yerine ait olacaktır.
Ayrıca 11/02/1959 tarihli ve 1958/17 E. 1959/15 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, kamu kuruluşlarının verdikleri kararlar sonunda plan ve projesine uygun olmak üzere tesisler yaptırmış olmaları, bu tesisleri kullanmaları veya bu tesislere bakmaları sebebiyle fertlerin uğramış oldukları zararların tazminine yönelik davalar, tam yargı davası olarak idari yargı mercilerince çözümlenecektir. Öte yandan, yapılan işlerin plan veya projelere aykırı olması hâlinde ortada idari kararın tatbikine ilişkin bir fiil bulunmadığından, bu iddia ile açılmış bir dava ancak haksız fiilden doğan bir dava olarak ele alınacaktır.
Zira, bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp, o plan ve projeler gereğince işi görmesi de kararın neticesi olan birer idari eylemdir.
O hâlde, kamu kurumlarının faaliyet alanı içerisine giren kamu hizmetlerini yerine getirirken sebebiyet verdikleri zararların tazmini için açılan davaların hizmet kusuruna dayanması nedeniyle, bu fiillerden doğan zararların tazmini istekleri, 2577 sayılı İYUK’nın 2 nci maddesi uyarınca bir tam yargı davasıdır ve bu davalara bakmaya idari yargı mercileri görevlidir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; bu kamu kurumu olan davalı Belediyenin, kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve proje uyarınca yapmış olduğu pazar yerinin çatısının çökmesi nedeniyle davacı şirket tarafından sigortalanan aracın zarar gördüğü ileri sürüldüğünden, dava hizmet kusuruna dayanmakta olup, tam yargı davası niteliğindedir. Böyle bir uyuşmazlığın ise idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemenin aynı gerekçeye dayalı, davanın dava şartı yokluğundan reddine dair direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.