23. Hukuk Dairesi 2015/8696 E. , 2016/730 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkilinin babası ve murisi ..."ın 2006 yılından itibaren fiil ehliyeti olmadığı halde davalı kooperatifçe muris aleyhine 2008 yılında imzalanan ipotek ve kredi sözleşmesine dayanılarak icra takibi yapıldığını, başlatılan icra takibinin ve dayanak sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürerek, borçlu olunmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibe dayanak ipotek belge ve kredi sözleşmelerinin 20.04.2006 ve 03.07.2008 tarihlerinde imzalandığı sırada davacının murisinin fiil ehiyeti olmadığına dair bir belge olmadığını, murisin 2009 yılında vesayet altına alındığını savunarak, haksız açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen Adli Tıp Kurumu raporu ve dosya kapsamına göre; davacının murisi ve babası Şaban Al"ın 23.10.2008 tarihli muayenesinde fiil ehliyetini kaldıracak şekilde demans (bunama) teşhisi konulduğu, anılan rahatsızlığın murisin 03.07.2008 tarihli akdi imzalarken mevcut olduğu, ancak murisin rahatsızlığının daha evvel imzalanan 20.04.2006 tarihli sözleşmeye teşmil edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, murisin fiil ehliyetinin olmadığı iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK"nın 60. maddesi uyarınca zorunlu dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 559. maddesi "Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Ve aynı Yasa"nın 640. maddesi "Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Bu nedenle miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
Miras ortaklığını oluşturan mirasçılar, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamazlar.
Tüm mirasçıların terekeye dahil olan bir hak veya malın terekeye iadesi için HMK"nın 59. ve 60. madde hükümleri uyarınca birlikte dava açmaları, aleyhlerine birlikte dava açılması, birlikte hareket etmeleri, dava açmayan ya da açılmayan mirasçılar varsa davaya dahil edilmeleri, asıl olarak katılmaları ve davaya ya da savunmaya onaylarının alınması ya da davayı açan ya da savunan vekile usulüne uygun şekilde vekaletname ibraz etmeleri, bunlar sağlanamazsa TMK’nın 640. maddesi gereğince miras ortaklığına temsilci atanması ve davanın onun katılımı ile sürdürülmesi gerekir.
Somut olayda tek başına dava açan mirasçılardan ..., terekeye temsilci olarak atanmamıştır. Yargılama sırasında diğer mirasçıların muvafakati de temin edilmemiştir.
Mahkemece, mirasçılardan sadece birinin tek başına bu davayı açamayacağı gözetilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz iitirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.