1. Hukuk Dairesi 2016/8563 E. , 2019/2205 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...’nın 124 parsel sayılı taşınmazını mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak satış yoluyla oğlu davalıya devrettiğini ileri sürerek çekişmeli taşınmazın tapu kaydının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakanın artan sağlık giderlerini karşılayabilmek amacıyla taşınmazını sattığını, üçüncü kişilere de başka taşınmazlarını sattığını, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, 1930 doğumlu mirasbırakan ...’nın 01.01.2008 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı çocukları ...ve ... ve davalı oğlu ... ile dava dışı kızı ... ve eşi Pullu’nun kaldıkları, mirasbırakanın çekişme konusu 124 parsel sayılı taşınmazını 05.01.2007 tarihinde satış yoluyla davalı oğlu ...’e temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, dinlenen davacı tanıkları murisin paraya ve mal satmaya ihtiyacı olmadığını bildirmişler, tarafların annesi ve kardeşleri de tanık olarak dinlenmiş, onlar da temlikin gerçek satış işlemi olduğunu belirtmişlerdir. Temlikin muvazaalı olduğundan söz edilebilmesi ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için murisin temliki mirasçıdan mal kaçırma amacıyla yaptığının kanıtlanması zorunludur.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK"nun 190. maddesi ile 4721 sayılı TMK"nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile 05.01.2007 tarihli temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat yükünün davacılara yüklendiği tartışmasızdır.
Eldeki davada, murisin paraya ihtiyacı yok ise de, diğer mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya konulamamıştır. Kaldı ki, mirasbırakanın uyuşmalık konusu temlike yakın tarihlerde üçüncü kişilere de taşınmaz satışı yaptığı ve terekesinde 9 parça daha farklı vasıflarda taşınmazın bulunduğu, mal kaçırma kastı ile hareket etseydi terekesindeki diğer taşınmazları da devredebileceği açıktır.
Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde temlikin gerçek satış işlemi olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.