1. Hukuk Dairesi 2016/7411 E. , 2019/2253 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEME
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...’ın, 424 ve 486 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı kardeşi ...’e 31.07.2003 tarihinde satış suretiyle temlik ettiğini, murisin temlik tarihinde beyninde bulunan tümör nedeniyle yaptığı işlemlerin anlam ve sonuçlarını kavrayamayacak durumda olduğunu, öte yandan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, murisin mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacı bulunmadığı gibi davalının da o tarihte alım gücünün olmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, davacıların murisi ...’ın kardeşi olduğunu, yaşadıkları bölgede kardeşler lehine mal kaçırmanın söz konusu olmadığını, kardeşi ... ile aralarındaki alım satımın ... 2. Noterliği’nin 20.07.2000 tarih ve 9096 yev no’lu miras hakkı temlik sözleşmesi ve tapuda yapılan temlik ile neticelendirildiğini, satış bedelini kardeşine ödediğini, işlemin muvazaalı olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mirasbırakan ...’ın 19.05.2007 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı eşi ile davacı çocuklarını bıraktığı, davalı ...’in mirasbırakanın kardeşi olduğu, mirasbırakan ile kardeşi Zarife’nin mirasçılarının ... 2. Noterliği’nin 20.07.2000 tarih ve 9096 yevmiye no’lu düzenleme şeklinde miras payı temlik sözleşmesi ile, Samsun ili 19 Mayıs ilçesi Kösedik köyünde bulunan ve intikalen gelen taşınmazlardaki hak ve hisselerinin tamamını diğer mirasçılar Memiş Karagöl ile ...’e eşit miktarlarda olmak üzere temlik ettikleri, temlik bedellerini aldıklarını beyan ettikleri, daha sonra mirasbırakanın dava konusu 424 ve 486 parsel sayılı taşınmazlardaki elbirliği halinde malik olduğu miras paylarını 31.07.2003 tarih ve 398 yevmiye no’lu akit ile davalı kardeşine satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakanın akit tarihleri olan 20.07.2000 ve 31.07.2003 tarihlerinde hukuki ehliyeti haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu raporu ile saptanması suretiyle ehliyetsizlik nedeni yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazların mirasbırakan ... ve davalı ile dava dışı kardeşlerinin babası Mehmet’ten intikal ettiği, mirasbırakan ...’ın miras payını ( 424 sayılı parselin 1/5’i ile 486 sayılı parselin 9250/13250’sinin 1/5’i ) ... 2. Noterliği’nin 20.07.2000 tarihli temlik sözleşmesi ile davalı kardeşi ...’e sattığı, anılan sözleşmenin 4721 sayılı TMK’nın 676. vd. maddeleri uyarınca geçerli olduğu, 31.07.2003 tarihinde de mirasbırakanın kayden satış suretiyle temlik ettiği, davacı tanıklarının olayı çözer nitelikte bilgilerinin olmadığı, aksine taraflarla yakınlığı bulunmayan davalı tanıklarının işlemin satış olduğunu, satış bedelinin ödendiğini beyan ettikleri, kaldı ki mirasbırakanın; eşi ve çocuklarından mal kaçırmasını gerektirecek bir nedenin de ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mal kaçırma amacı ve muvazaa olgusu kanıtlanmış değildir. Gösterilen satış bedeli ile çekişmeli taşınmazların temlik tarihindeki rayiç değeri arasındaki oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı değildir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesine aykırı olarak, dava dışı paydaşların olduğu gözetilmeksizin çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının tamamının iptali anlamına gelecek şekilde hüküm kurulması da isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.