3. Hukuk Dairesi 2019/202 E. , 2019/9272 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen istirdat davasının reddine dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava dilekçesinde özetle; akaryakıt dağıtımı hususunda EPDK ile sözleşme imzaladığını, yurt dışından tedarik ettiği yakıtı EPDK"dan aldığı lisans kapsamında depolamak ve daha sonra bayilerine dağıtabilmek amacıyla 26/03/2009 yılında davalı ile kullanma izin sözleşmesi imzalayarak Tekkeköyde bulunan 226.55 M² kumluk ve 17.58 M² deniz alanının kullanım hakkını aldığını, davalının bu sözleşmenin 5. maddesinde belirtilen hasılat payı düzenlemesine atıfta bulunarak şirkete yazı yazdığını ve hasılat miktarının bildirilmesini talep ettiğini, taraflarınca bunun talep edilemeyeceğini ve hasılat miktarını belirten mali müşavir raporunun davalıya gönderildiğini, davalı tarafından gecikme faizi ile birlikte 354.897,86 TL ödenmesi gerektiğini belirtilen bir yazı gönderildiğini, zamanında ödenmemesi durumunda sözleşmenin fesedebileceğinin ihtar edildiğini, bu yazı üzerine ticari faaliyetine ve hatta ticari hayatına devam edebilmek için davalının bildirmiş olduğu hesaba 361.089,35 TL ödendiğini, ancak hasılat payı adı altında ücret tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, söz konusu alanda bir tesissin bulunmadığını, boruların tesis sayılamayacağını, ayrıca hesaplamanın yanlış yapıldığını beyan ederek HMK’nın 107 gereği 10.000,00 TL tutarındaki kısmın ödeme tarihinden işleyecek yasal faizi ile iadesini talep etmiştir.
Davalı, cevap dilekçesinde özetle; kullanma izni sözleşmesinin 5. Maddesinin B bendinde kullanıma izin verilen taşınmaz alanı üzerinde yapılacak tesisin bizzat izin sahibince işletilmesi halinde bu tesisin işletilmesinden elde edilen toplam "yıllık hasılatın %1 oranında pay alınır" hükmünün yer aldığını, davacı vekilleri kullanma izni verilen alan üzerinde bulunan boru hattı ve şamandıra sisteminden dolayı bir gelir elde edilmediğini iddia etmekte ise de kurulan boru hattı ile şamandıra sisteminin mülkiyeti davacı şirkete ait 3757 parsel nolu taşınmaz üzerindeki depolama tesisinin ayrılmaz bir parçası olduğunu, hasılat payı talebinin hukuka uygun olduğunu, davalının talebinin haksız olduğunu belirterek davanın öncelikle görev husumet ve zamanaşımı nedeniyle usulden, mümkün değilse davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmış olması nedeniyle dava şartı yokluğundan ve nihayetinde de esastan davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince; davacının kıyı sahil şeridine inşa ettiği borular ve şamandıra sistemi ile kıyı iç kesiminde kendi mülkiyetinde bulunan depolara akaryakıt taşıdığı, kiralanan alanın petrolün deniz yoluyla sevkiyatı için zorunlu olduğu ve bu durumda depolar ile kiralanan alanda kalan boruların işin mahiyeti gereği bütünlük arz ettiği bu nedenle kiralanan alanda işletme bulunmadığı iddiasına itibar edilmeyeceği, sözleşmenin her iki tarafı bağladığı ve sözleşme hükmü doğrultusunda hasılat payı ile gecikme zammı hesaplandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın reddine dair hükmün taraflarca istinafı üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2018/2698 E. 2018/2703 K. sayılı kararı ile taraflar arasındaki sözleşme özel hukuk sözleşmesi olup her iki tarafın da sözleşme ile bağlı olduğu, hasılatın yıllık beyanname gelir tablosunda belirlenen bedelin %1 "i üzerinden alınacağı, sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde ise sözleşmenin 17"nci maddesi uyarınca 2886 sayılı yasa ve Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağının, buna göre kiralanan alan ve depoların toplam alanı üzerinden 1 m2"lik alana düşen % 1"lik hasılat payının hesaplanması gerektiği, kurumlar vergisinin beyan edildiği Nisan ayını takip eden Mayıs ayından itibaren yine sözleşme uyarınca tahakkuk eden hasılat payına gecikme zammı uygulanacağı, sözleşme hükmünün açıklığı gereği davalı tarafça hesaplanan hasılat payının miktarı konusunda bilirkişi raporu aldırılmasının gerekmediği gerekçesiyle davacının istinaf talebinin esastan reddine ve davalının vekalet ücretine dair istinaf talebinin kabulü ile vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında 24.03.2009 tarihli 49 yıl süreli, 226,55 m2 kumluk ve 1.750,58 m2 denizlik alanının davalıya kullandırılmasına ilişkin sözleşme imzalandığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 5. maddesinde kullanma izni bedeli düzenlenmiş olup maddenin A bendinde “Zeminin Kullanma İzni Bedeli” , B bendinde ise “Hasılat Payı” düzenlenmiştir. Uyuşmazlık, davalı tarafça davacıdan hasılat payı talep edilip edilemeyeceği ve edebilir ise bunun hesaplanması noktalarındadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. ve devamındaki maddelerinde “bilirkişi incelemesi” düzenlenmiş olup 266. maddesi hükmüne göre, mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulmaz. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hâkimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Bilirkişi raporu, kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Somut olayda her ne kadar mahkemece davanın tümden reddine karar verilmiş ise de uyuşmazlık konusu hasılat payı hesabı teknik hesaplamayı gerektirdiğinden mahkemece, içinde petrol taşıma iş ve işlemleri konusunda uzman bilirkişinin de bulunduğu ehil bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK"nun 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25/11/2019 gününde oybirliği ile karar verildi.