Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/6709
Karar No: 2019/1024

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/6709 Esas 2019/1024 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2018/6709 E.  ,  2019/1024 K.

    "İçtihat Metni"


    Bölge Adliye Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi


    Kurumca kesilen yaşlılık aylığının yeniden bağlanması ve Kuruma karşı borçlu olunmadığının tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ...Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen kararın taraf avukatlarınca temyiz edilmesi ve davacı avukatı tarafından da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 12.02.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davacı adına gelen olmadı, davalı Kurum adına Av. Nurcan Katar geldi. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili, özetle; Türkiye"de 1968 yılında 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak çalışmaya başladığını, daha sonra ..."da çalışma hayatının olduğunu, kendisine 01/09/1999 tarihinde yaşlılık aylığının bağlandığını, yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra kendisinin ..."da 1991 ve 1992 yıllarında çalışması olduğu gerekçesiyle bu aylığının kesildiğini ve borç tahakkuk ettiğini, Kurum"a müracaatta bulunduğunu ve 01/08/2015 tarihinde yeniden yaşlılık aylığının bağlandığını, ..."daki çalışmaların gerçek olduğunu, prim ödediğini, Kurum işleminin yaşlılık aylığı bağlandıktan 16 yıl sonra tesis edildiğini, hatanın kendisinden değil, Kurum"dan kaynaklandığını, bu nedenle Kurum işleminin iptali ile durdurulan emeklilik aylığının durdurulduğu tarih itibariyle yeniden bağlanması gerektiğini talep ve dava etmiştir.

    II-CEVAP:
    Davalı Kurum vekili, ... Sigorta Mercii"nden İl Müdürlüğü"ne gönderilen yazıda davacının 1991, 1992,1993 ve 1994 yıllarında çalışmasının olduğu, davacının sosyal yardım aldığı bildirildiğinden Türkiye"de aynı tarihlere denk gelen çakışan 880 gün hizmetin iptal edilmesi nedeniyle yaşlılık aylığı bağlanma şartlarını kaybettiği, bu nedenle tahakkuk edilen 88.383,10 TL yersiz ödemenin yasal faiziyle birlikte tahsili talebinin yerinde olduğu, nitekim davacının ..."da çalıştığını ve bu ülkede emekli olduğunu kabul ettiğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesi, toplanan kayıt ve belgelere göre, davanın yasal dayanağını oluşturan ve uyuşmazlık döneminde yürürlükte bulunan 3201 sayılı Yasanın 5754 sayılı Yasanın 79. maddesi ile değişik 6/B maddesine göre "bu Yasa hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurtdışında ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanlar ile Türkiye"de sigortalı çalışmaya başlayanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir" (HGK.nın 15.06.2012 tarih, 2012/21-196 Esas, 2012/196 Karar sayılı kararı) somut olayda; kolluk araştırmasına göre davacının Türkiye"de ikamet etmediği, fındık toplama ayı olan Eylül ayında geldiği, adres kayıt sistemine göre davacının Türkiye"de hiç ikametgâh kaydının bulunmadığı, davacının yurda giriş ve çıkış kayıtlarının yer aldığı, pol-net bilgisayar sisteminde Türkiye"ye giriş ve çıkışının olmadığı, sigortalı davacının yurtdışı çalışma belgeleri ve kurum tespitlerine göre 1991-1992 yılları arasında aralıksız olarak ..."da çalıştığı, davacıya 01.09.1999 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, yurt dışı hizmet dökümü ve Yurt Dışı Sözleşmeler ve Emeklilik Dairesi Başkanlığı"ndan gelen yazı cevabına göre davacının çalışması görülen ...’da bulunduğu dönemde “PF” “ARV” ile "Arbeitslosigkeit" statüsünün karşılığının ..."da ikamet kaydına bağlı sosyal yardım ve sosyal sigorta ödeneği olduğu, yaşlılık aylığı bağlandığı tarih itibariyle de davacının ..."da çalışmaya devam ettiğinin dosya kapsamından anlaşıldığı, davacının 1991-1992 yıllarında Türkiye"de 506 sayılı Yasa 4/1-a kapsamında prim ödemesi görülürken ..."da çakışan çalışma dönemi olduğu gibi anlaşılmış, yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre de aktif yurtdışı çalışma hayatını bitirmeden kendisine yersiz olarak yaşlılık aylığı ödendiği, Kurum"un davacının aylık kesme ve yersiz olarak ödenen ölüm aylıkların tahsiline ilişkin talebinin haklı ve yerinde olduğu anlaşılmış, bu nedenle dosyada mevcut ödeme belgeleri ve davacı kurumun muhasebe kayıtları ile borç tahakkuk cetveli tebliğ edilmesi yerinde olmuş ise de yersiz ödenen aylıklarının geriye dönük beş yıl için mi yoksa on yıl için mi talep edilebileceği hususun ihtilaflı olduğu anlaşılmıştır. Bu konunun incelenmesi gerekir.
    Yersiz ödenen aylıkların iadesi talebine dayanak olan 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi ve bu kapsamda 2012 yılındaki 2012/40 Kurum genelgesine göre fazla ve yersiz olarak yapıldığı tespit edilen yaşlılık aylığı bu çerçevede geri alınabilir. Davacı tarafın yaşlılık aylığı bağlanması için tahsis talebinde bulunduğu tarihte Kurum tarafından gerekli araştırma yapmak ve Yurtdışı Sözleşmeler ve Emeklilik Dairesi Başkanlığı ile yazışmak suretiyle davacı ..."nun ..."da sigortalı olarak çalıştığının tespitinin pekala yapılabileceği bu sebeple davacıya yaşlılık aylığının bağlanmaması gerektiği, Kurum"un eksik inceleme ve denetim yapmak suretiyle kendi hatasından kaynaklanan bu durumun yaşlılık aylığının bağlanmasından çok sonra yaptığı denetim sonrasında ortaya çıkarmasında davacıya kusur atfedilemeyeceği bu kapsamda bu paranın tahsilinde davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 96. maddesinin “B)Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmış ise, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla 5 yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren (değişik ibare: 13.02.2011-6111 sayılı Kanun/44. madde) 24 ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, 24 aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte..." hükmünün uygulanması gerektiği, olayımızda da borç tablosu esas alınarak 25/06/2015 tarihinden geriye dönük beş yıllık sürenin hesaplanmak suretiyle borcun 2010 yılı Haziran ayı itibariyle başlatılması gerektiği, buna göre yersiz ödenen toplam 55.762,26 TL asıl alacak miktarının bulunduğu, yine yersiz ödenen yaşlılık aylıklarına hangi tarihten itibaren faiz işletilmesi gerektiği konusuna gelince, yersiz ödeme kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklandığı, dolayısıyla yersiz ödemenin davacıya 22/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, dolayısıyla 24 aylık sürenin 22/07/2017 tarihinde dolacağı, bu tarihe kadar faizsiz olarak, bu tarihten sonra yapılacak olan ödemelerde ise kanuni faizin uygulanması gerektiği, kabul edilerek, davanın kısmen kabulüne, 55.762,26 TL yersiz ödemenin 22/07/2017 tarihinde tebliğ edilmesi nedeniyle 5510 sayılı Yasanın 96/b fıkrası gereğince 24 aylık sürenin son tarihi olan 22/07/2017 tarihine kadar faizsiz olarak, bu tarihten sonra yapılacak ödemelerin hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte tahsiline, fazlaya dair talebin REDDİNE,
    2-Kurum tarafından 2101936817 tahsis numarası ile 01/08/2015 tarihinde davacıya yaşlılık aylığı bağlandığından yeniden yaşlılık aylığı bağlanma talebi için HUKUKİ YARAR OLMADIĞINA,
    İSTİNAF SEBEPLERİ:
    Davacı tarafından; davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini bildirerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Davalı SGK vekili; Kurum işleminin hukuka uygun olduğunu, bu itibarla davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiği bildirilerek istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi, Dosyadaki yazılara, hükmün dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere, bu delillerin takdirinde isabetsizlik görülmemesine göre usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılan hükme yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK "nın 353/1-b-1. maddesi gereğince AYRI AYRI esastan reddine dair karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı, aslen kendisinin hiçbir hatası olmadığını, ayrıca çok uzun süre geçtikten sonra, Kurumca sigortalılık süresinin iptaline dair işlem yapmasının MK 2’ye aykırı olduğunu, bu kapsamda, iyi niyetli olmakla, davanın tamamen kabulüne dair karar verilmesi gerektiğini beyanla ve resen dikkate alınacak diğer nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
    Davalı Kurum ise, Kurum işlemlerinin yerinde ve hukuka uygun olduğunu, aslen davanın reddinin gerektiğini beyanla ve resen dikkate alınacak diğer nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
    26.08.1999 tarihli tahsis talebine istinaden, diğer süreleri ile birlikte, 30.10.1990-30.04.1992 tarihleri arasında zorunlu, 01.09.1992-28.02.1994 arasında geçen isteğe bağlı ve 506 sayılı Yasa kapsamında geçen sigortalılık süreleri dikkate alınarak, 2829 sayılı Yasa uygulanması suretiyle, 01.09.1999 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanan davacının, ...’da 01.02.1991-30.06.1994 tarihleri arasında zorunlu sigortalılık bildirimleri/işsizlik yardımı aldığının belirlenmesi nedeniyle, 25.06.2015 tarihli Kurum işlemi ile 5510 sayılı Yasanın 96’ncı maddesinin “a” bendi kapsamında 18.06.2005-18.06.2015 tarihleri arasına yönelik olarak işlem yapılmak suretiyle borç tahakkuk ettirildiği, davacının 27.07.2015 tarihli ikinci tahsis istemine dayalı olarak, 01.08.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, eldeki davanın ise Kurum işleminin iptali ile Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
    Mahkemece, davacının ...’da geçen ranta tabi süreleri dikkate alınarak, yersiz ödenen tutarların iadesi gerektiğine dair yaklaşım yerinde ise de, davacının borçlu olduğu/olmadığı tutarın 5510 sayılı Yasa kapsamında belirlenmesi bakımından verilen kararın, yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
    5510 sayılı Yasanın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
    a)Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
    b)Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmi dört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmi dört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise, bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” hükmünü içermektedir.
    Konuya ilişkin 5510 sayılı Yasa öncesi mevzuata bakıldığında, 506 sayılı Yasanın "Yersiz ve yanlış ödemelerin tahsilini düzenleyen 121. maddesinde yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamını belirleyen bir düzenleme bulunmadığı gibi, anılan Yasa içeriğinde konuyu düzenleyen başka bir düzenlemenin de yer almadığı görülmektedir. 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi ile 506 sayılı Yasada yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin kasıtlı kusurlu davranıştan veya Kurumun hatalı işleminden kaynaklanmasına bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasanın geçici maddelerinde ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural yer almamaktadır. Dolayısıyla 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gerekmektedir.
    Eldeki davada ise, öncelikle, davacının ...’da geçen Ranta tabi çalışmalarının olduğunu bildiği, başka bir deyişle, tahsiste dikkate alınan yurt içindeki bir kısım çalışmalarının fiili olmadığını bilmesine rağmen, tahsis yapılmasını sağladığı, bu kapsamda davacının iyi niyetinden bahsedilemeyeceği gibi, Kurumun herhangi bir hatasından da bahsedilemeyeceği belirgin olup, davalı kurumun 5510 sayılı Yasanın 96. maddesinin “a” bendi kapsamında borç tahakkuku yapması yerinde olmasına rağmen, davalı kurumun hatalı olduğu kabul edilerek 96’ncı maddenin “b” bendi kapsamında yersiz ödemelerin belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    Diğer taraftan, 01.03.1950 doğumlu davacı bakımından, 26.08.1999 tarihli tahss talebinden sonra, 506 sayılı Yasanın 60 ve geçici 81’inci maddesinin “C” bendi kapsamında kısmi aylık şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin de irdelenmesi gerekir. Bu kapsamda, davacı bakımından anılan düzenlemeler gereği tahsis şartlarının varlığı halinde, sonraki bir tarihten kısmi yaşlılık aylığı bağlanması gerektiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu halde de, davacı Kurum alacağı bakımından 18.06.2005-18.06.2015 arasında davacıya yapılan tüm ödemelerin değil, sonraki aylık tarihine kadar ödenen tüm aylıklar ve sonraki tarih itibari ile bağlanabilecek (3600 gün) aylıklar ile iptal edilen (5084 gün üzerinden belirlenen)aylık arasındaki fark aylıklar bakımından davalı Kurumun yine 96’ncı maddenin “a” bendi kapsamında alacaklı olduğu, dikkate alınmalı ve bu kapsamda kurum alacağının veya davacının borçlu olduğu/olmadığı tutarın net olarak belirlenmesi gerekir.
    Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda değerlendirme yapmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı Kurum avukatı yararına takdir edilen 2.037,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, Başkan ...’in muhalefetine karşı; Üyeler; ..., ..., ... ve ...’ün oylarıyla ve oyçokluğuyla 12.02.2019 gününde karar verildi.

    KARŞI OY

    Genel olarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun, daha önce farklı yasalarda düzenlenen sağlık yardımı hususunu, Genel Sağlık Sigortası kavramı altında 60-78. maddeler arasında yeniden düzenlemiştir.
    5510 sayılı Kanunun 60. maddesinde, genel sağlık sigortasından yararlanacak olanlar ana gruplar halinde sıralanmış, daha sonra özel durumda olanlar sayılmıştır. Belirtildiği gibi 60. maddede sağlık sigortası kapsamında olanlar tek tek sayıldıktan sonra (g) bendinde ise, “Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar” genel sağlık sigortası sayılmıştır. (g) bendinin lafzından tüm vatandaşların re’sen sağlık sigortası kapsamına alındığı izlenimi anlaşılmakta ise de genel sağlık sigortası yasal düzenlemelerinin seyri izlendiğinde durum netleşecektir.
    5510 sayılı Kanuna göre genel sağlık sigortalısı sayılabilmek ve sigortalılığın başlangıcı için bildirim ve tescil gereklidir. Kanunun 61. maddesinde, genel sağlık sigortasından yararlanmak için bir kısım grupların bildirimine gerek kalmadan kendiliğinden tescil edileceği, bir kısmının tescili için ise bir ay içinde başvuru şartı getirilmiştir.
    61"inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi 13/02/2011 t. 6111 SK 35. md ile değişiklikten önce, 17.04.2008 t. ve 5754 SK md. 39 ile değişik hali şöyleydi: “(g) bendinde sayılanlar; diğer bentlere göre genel sağlık sigortalısı olmadıkları tarihten itibaren genel sağlık sigortalısı sayılır ve bu tarihten itibaren bir ay içinde verecekleri genel sağlık sigortası giriş bildirgesi ile tescil edilirler. Ancak 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılanların zorunlu sigortalılıklarının sona erdiği tarihten itibaren 10 gün sonra bu bent kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.” Yine Geçi 12/5. fıkrada, “60"ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince sigortalı sayılanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren (13/02/2011 t. ve 6111 SK m. 49 ile değişik ibare) 01/01/2012 tarihine kadar bildirimlerini yapmak zorundadır. Bu süre içinde, 60"ıncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (g) bentleri gereğince genel sağlık sigortalısı sayılanlardan; tescil talebi olmayanların 18 yaşından küçük çocuklarının sağlık hizmetlerinden yararlandırılması halinde (16/06/2010 t. ve 5997 SK m. 8 ile değişik ibare) bu kişiler Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla genel sağlık sigortalısı olurlar. Ancak, aile hekimliği uygulamasına başlanan illerde, bu kişiler ( 13/02/2011 t. ve 6111 SK m. 49 ile değişik ibare)bu süreye bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı ve ( 16/06/2010 t. ve 5997 SK m. 8 ile değişik ibare)bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla kapsama alınır. (1), (2)
    6111 sayılı Kanunla değişmeden önce (g) bendine göre sigortalı sayılanlar ancak bir ay içinde giriş bildirgesi vermek ve Kurumca kabul edilmek suretiyle sigortalı olabilirlerdi. Ancak (g) bendi kapsamında kalanların Kuruma müracaatla genel sağlık sigortası tescili uygulaması fiilen gerçekleşmemiştir. Madde metninden de anlaşıldığı üzere 5510 sayılı Yasa ile tüm vatandaşlar re’sen genel sağlık sigortası kapsamına alınmamışlardır.
    (1)16/6/2010 tarihli ve 5997 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “bu kişilerin tescili çocuklarının sağlık hizmet sunucusuna müracaat tarihi itibarıyla yapılır” ibaresi “bu kişiler Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla genel sağlık sigortalısı olurlar” şeklinde, “bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak kapsama alınır” ibaresi ise “bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak Kurumca tescil edildikleri tarih itibarıyla kapsama alınır” olarak değiştirilmiştir.
    (2)13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanunun 49 uncu maddesiyle, bu fıkrada yer alan “en geç iki yıl içinde” ibaresi “1/1/2012 tarihine kadar”, “iki yıllık süreye” ibaresi “bu süreye” şeklinde değiştirilmiştir.
    Belirtilen nedenlerle, 5510 sayılı Kanunun 60/1-g bendi ile artık herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alındığı çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. Yoksa 60. maddede, kapsamda olanlar tek tek sayıldıktan sonra (g) bendi ile de herkesin kapsama alındığının belirtilmesi yasa koyucunun abesle uğraştığı anlamına gelir. Aksi takdirde sadece kapsamda olmayanların sayılması yeterli olurdu.
    Ülkedeki tüm kişilerin genel sağlık sigortası kapsamına alınması, 16.06.2010 tarihli 5997 sayılı Kanunla Geçici 12. maddede yapılan değişiklikle 01.01.2012 tarihinden itibaren olmuştur. 01.01.2012 tarihi itibariyle genel sağlık sigortasının tüm ülkede zorunlu hale geldiği ve herkesin kapsama alındığı hem Kurumun hem de doktrinin ortak görüşüdür. (Güzel/Okur/Caniklioğlu, Sosyal Güvenlik Hukuku, 15. Bası, Sh. 930 ve Tuncay/Ekmekçi, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 15. Bası, Sh. 461)
    Genel Sağlık Sigortası açısından geçiş hükümleri öngören Geçici 12. madde, 60/1-c bendinin uygulanmasını 01.01.2012 tarihine kadar ertelemiş ve bu tarihe kadar 3816 sayılı Kanun gereğince yeşil kart uygulamasını devam ettirmiştir. 01.01.2012 tarihi itibariyle yeşil kart uygulaması sona erdirilmiş ve herkes madde 60/1-c bendi 1 numaralı alt bendine göre gelir testi yaptırmak suretiyle genel sağılık sigortası kapsamına alınmıştır. Geçici 12. madde ve 02.12.2011 tarihli “Genel Sağlık Sigortası kapsamında Gelir Tespiti, Yönetmelik” gereğince artık, 01.01.2012 tarihi itibariyle hiçbir sosyal güvenliği bulunmayanlar, yeşil kartlılar ve zorunlu sigortalılığı sona erenler gelir testi yaptırmak zorundadır. Gelir testi sonucu ile sağlık sigortasının primli olup olmayacağı belirlenmektedir.
    Yukarıda anlatılanlar ışığında sağlık sigortası kapsamı yönünden şu ayrımları yapabiliriz.
    1-5510 sayılı Kanun öncesi (01.10.2008 öncesi) dönem: 5510 SK Geçici 12. madde uyarınca yürürlükten kaldırılan kanun hükümlerine göre sağlık yardımları uygulanır.
    2- 5510 sayılı Kanun dönemi:
    a) 01.10.2008 - 01.01.2012 tarihleri arasındaki dönem: 5510 SK 60. maddede tek tek sayılanlar zaten kapsamdadır. (g) bendi kapsamında olanlar, ya 61. madde kapsamında süresinde giriş bildirgesi vererek Kurumca tescil edilmek ya da 3816 SK kapsamında yeşil kart uygulaması ile sağlık yardımlarından yararlanırlar.
    b) 01.01.2012 tarihi sonrası dönem: Tüm vatandaşlar genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır. Ancak 67. maddeye göre sağlık hizmeti sunucusuna başvurulduğu tarihten önceki son bir yıl içinde toplam 30 gün genel sağlık sigortası prim ödeme gün sayısı olması ve 60 günden fazla prim ve prime ilişkin her türlü borcunun bulunmaması gerekir. (g) bendi kapsamında olanlar ise 5510 SK 60/1-c, 1 nolu alt bendi gereği gelir testi uygulaması ile primli veya primsiz olarak sağlık yardımlarından yararlanma imkânı getirilmiştir.
    Üzerinde durulması gereken bir başka husus 5510 sayılı Kanununun Geçici 45. Maddesidir. Yersiz yapılan sağlık giderlerinin terkini başlığı altında 10.1.2013 tarihli 6385 sayılı Kanunun 12. maddesi ile getirilen Geçici 45. madde, “Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/1/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.”
    Kanunun gerekçesi, “ Geçici 45 inci madde ile; 5510 sayılı Kanuna göre ülkemizde yaşayan vatandaşların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin işlemler 2012 yılı Ocak ayı itibariyle tamamlandığından, bu tarihe kadar yaşanan geçiş sürecinde, tabi olduğu genel sağlık sigortası statüsünün aradığı şartlarla sağlık yardımı alması gerekirken, Kanunun diğer statülerine göre ya da bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünde hak etmediği halde sağlık yardımı yapılanlara ilişkin sağlık giderlerinden tahsil edilmemesi ve bu suretle oluşacak mağduriyetlerin önlenmesi amaçlanmıştır.”
    Geçici 45. maddenin yorumu şu şekildedir; 01.01.2012 tarihi itibariyle tüm vatandaşlar genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır. 31.01.2012 tarihi öncesinde ise sağlık yardımı yapılmasını sağlayan sigortalılık statüsünün geçersiz sayılması halinde bakılır; başka bir geçerli sigortalılık statüsü varsa veya bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına giriyorsa yine yersiz sağlık gideri tahsil edilmez. Bu iki hal de yoksa geçersiz sigortalılık statüsüne dayalı yapılan sağlık gideri yersizdir ve Kurumca tahsili gerekir. Örnek olarak, 4/1-a kapsamında sigortalılığı geçersiz sayılan kişi, aynı dönemde 4/1-b kapsamında sigortalı olabilir veya bir başka sigortalının bakmakla yükümlü olunan kişisi olabilir. Bu hallerde sağlık yardımı alabileceği geçerli bir statü bulunduğundan alınan sağlık yardımı yersiz sayılmaz. Bu madde, sosyal güvenlik kurumlarının birleşmesi ve çifte sigortalılığın geçersiz sayılması nedeniyle karşılaşılan durumlar için çıkarılmış bir maddedir.
    Geçici 45. madde, çoğunluğun yorumladığı gibi, 31.01.2012 tarihi öncesindeki tüm yersiz sağlık giderlerini affeden, tahsilini durduran, geçmişi sıfırlayan bir madde değildir. Aksi halde sahtecilik yoluyla sahte sigortalılık ve buna dayalı olarak haksız sağlık yardımı alan kişileri de Geçici 45. madde ile affetmiş oluruz. Geçici madde 45 ile geçmişe yönelik olarak herkesin affedildiği şeklindeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum. En başta madde gerekçesi buna engeldir.
    Kurum tarafından talep edilen yersiz sağlık giderlerinin yukarıda belirtildiği şekilde irdelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi