Esas No: 2018/6729
Karar No: 2019/1025
Karar Tarihi: 12.02.2019
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/6729 Esas 2019/1025 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Rücuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince ilamda yazıl nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 12.02.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalı adına Av. ... ile karşı taraf adına Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı kurum vekili, özetle; Kurum sigortalılarından ..."in 20.03.2010 tarihinde davalı iş yerinde geçirdiği iş kazası sonucunda vefat ettiğini, geride kalan hak sahipleri eşi ..."e 114.793,48-TL, kızı ..."e 21.936,12-TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, olayın meydana gelmesinde davalı işverenin kusurlu olduğunu beyanla, kusur ve miktar yönünden fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla; 75.200,00-TL’sının gelir bağlama kararının onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum vekili, özetle; zamanaşımı definde bulunmuş, davanın esasına ilişkin olarak, Kurumun talep edebileceği zararın, gelirin ilk peşin sermaye değeri olduğunu, hak sahipleri tarafından ...14. İş Mahkemesinde 2013/553 esasa kayden açılan tazminat davasında, Kurum tarafından hak sahiplerine ilk peşin sermaye değerli gelir olarak ... için 21.884,76-TL, ... için 4.182,07-TL bağlandığının bildirildiğini, hesaplamada Kurumun bildirdiği bu miktarların dikkate alındığını, şimdi ise daha yüksek meblağlı ilk peşin sermaye değerinin davaya konu edildiğini, tespit edilen kusuru kabul etmediklerini, olayın meydana gelmesinde müvekkili şirketin kasıt ve kusurunun bulunmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, 5510 sayılı Yasanın 21. maddesinin 1. fıkrasındaki rücu hakkının halefiyete dayandığının kabulü ile kesinleşen tazminat davasında belirlenen ve istenebilecek gerçek zarar miktarı rücuen tazminat davasında kurum yönünden bağlayıcı olduğundan sigortalının hak sahipleri yönünden gerçek zarar hesabının yapılmadığı ve kesinleşen tazminat davasında belirlenen gerçek zarar miktarı esas alınarak değerlendirilmiştir. Müteveffa sigortalının hak sahipleri tarafından açılan ... İş Mahkemesinde görülen tazminat dava dosyasına hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değeri eksik bildirilmiş ise de bu konu temyiz sebebi sorulmayarak Yargıtay da kesinleşmiştir.
Bu nedenle, %55 kusura tekabül eden ilk peşin sermaye değere ... için 114.793,48 TL ... için 21.936,12 TL dikkate alınarak yapılan hesaba göre karar verilmiş ve 75.201,28 TL tazminatın davalıdan alınarak davacı kuruma ödenmesine" dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı şirket tarafından, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, müteveffa sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerinin kesinleşen mahkeme kararına rağmen yanlış tespit edildiğini, kesinleşen karardaki peşin sermaye değerinin esas alınması gerektiğini aksinin mükerrer tahsilâta yol açacağını, makinenin kendiliğinden yarım kalan hareketi tamamlama gibi bir durumun olmadığını, kazazedenin metal göstermesi suretiyle yarım hareketin tamamlandığını, kesinleşen ceza dosyasında asli kusurun işçide olduğunun sabit olduğunu beyanla, istinaf incelemesi ile tehiri icra kararı verilmesini, davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmesi istemiyle istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi, dava dosyasındaki kayıt ve belgelere göre, Kurum sigortalısı İbrahim Özdemir’in, davalıya ait işyerinde görev yaptığı makinede arıza oluşması sebebiyle arızayı gidermek isterken sıkışarak vefat ettiği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Kurumu İş müfettişinin olayın iş kazası olduğu ve işvereni %55, kazazedeyi %45 kusurlu olarak bildirdiği, hak sahibi olarak ölenin eşine 114.793,48 TL, kızına 21.936,12 TL ilk peşin sermaye değerli gelir bağlandığı, ceza soruşturmasına ve hak sahiplerinin açtığı tazminat davasına ilişkin bir kısım evrakın dosya içinde bulunduğu, açtığı iş kazası tazminat davasının feragat sebebiyle reddedildiği, mahkemece iki ayrı iş güvenliği uzmanı bilirkişi heyetinden alınan raporda ise asıl işveren ve alt işverenin %30’ar, Rahim Yılmaz’ın %20, kazazedenin % 20 kusurlu olarak gösterildiği, mahkemece hesap raporu alındığı ve ıslah talebine göre davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan ve işverenin iş kazası veya meslek hastalığından sorumluluğunu düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 21/1’inci maddesinde; sigortalıya veya hak sahiplerine yapılan ya da ileride yapılması gereken harcama ve ödemeler yönünden herhangi bir sınır öngörülmemişken; bağlanan gelirler yönünden, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamına, sigortalı veya hak sahibinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere hükmedilebileceği öngörülmüştür. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Kazazede hak sahiplerinin açtığı tazminat dosyasında verilen karar, rücuan tazminat davalarında güçlü delil teşkil etse de, o dosyada alınan kusur raporu eldeki davada kesin delil teşkil etmez.
Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemelere göre, iş güvenliği uzmanı bilirkişi heyetinden alınan kusur raporunda olayın irdelenerek kusurlandırmanın yapıldığı, alınan ek raporda da aynı kusurlandırmanın teyit edildiği, kesinleşmiş tazminat dosyasında gerçek zarar hesabı yapıldığı için bu dosyadaki hesap raporunda kesinleşmiş dosyadaki gerçek zarar hesabı ile ilk peşin değerin karşılaştırıldığı ve bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri toplamı daha düşük kaldığı için bu miktara göre işveren kusuruna karşılık gelen miktarın tazminat alacağı olarak belirlendiği, davalı tarafça peşin değerin hak sahipleri tarafından açılan tazminat dosyasında istenen peşin değerden yüksek bildirilmesi sebebiyle kesinleşmiş dosyadaki peşin değerin bu dosyada da dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiği öne sürülmekte ise de Kurumun taraf olmadığı dosyada verilen kararın kurumu bağlamadığı bu davada kesin hüküm oluşturmadığı, hak sahiplerince açılan dosyada mahkemenin özel olarak yazdığı müzekkereye Kurumun açıkça talep gereğince cevap yazdığını belirtmiş olduğu, bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin bu dosyaya bildirilen miktar olduğu, rücu alacağının da buna göre belirlendiği, davalının mükerrer ödeme savunmasının yerinde olmadığı, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında istinaf talebiyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE dair karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı şirket, ilk peşin sermaye değerinin kesinleşen mahkeme kararına rağmen yanlış tespit edildiğini, kesinleşen karardaki peşin sermaye değerinin esas alınması gerektiğini aksinin mükerrer tahsilâta yol açacağını, kesinleşen ceza dosyasında asli kusurun işçide olduğunun sabit olduğunu beyanla ve resen dikkate alınacak diğer nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı şirket avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, 20.03.2010 tarihinde meydana gelen iş kazasında sürekli iş göremez hale gelen sigortalıya bağlanan gelirler nedeniyle oluşan kurum zararının davalı işverenden tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 21. Maddesidir.
5510 sayılı Kanunun “İş Kazası ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21/1. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk “...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı…” bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır.
Gerçek zarar hesabı tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalı, sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmiş ise bedensel zarar hesabı, ölümü halinde destekten yoksun kalma tazminatı (Borçlar Kanununun 45–46, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 54–55. maddeleri) hesabı dikkate alınmalıdır.
Gerçek zarar hesaplanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş göremezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekir. Anlaşılacağı üzere rücu alacağından sorumluk belirlenirken gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutarın hükme esas alınması gerekir.
Gerçek zarar miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Sigortalı veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2012/32 sayılı Genelgesiyle de ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tablolarının uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH2010 tablosunun bakiye ömrün belirlenmesinde esas alınması gerekecektir.
İşçinin 60 yaşına kadar aktif dönemde günlük net geliri üzerinden, 60 yaşından sonra bakiye ömrü kadar pasif dönemde asgari ücret üzerinden, her yıl için ayrı ayrı hesaplama yapılacağı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. İşçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanmakta, bilinmeyen dönemdeki kazancı ise; önceki uygulamalarda yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulmakta idi. Tazminatların peşin olarak hesaplanması, buna karşılık gelirin taksit taksit elde edilmesi, bu nedenle peşin belirlenen tazminatın her taksitte ödenen kısmın bakiyesinden faiz geliri elde edileceğinden sermayeye ekleneceği nazara alınarak, tazminata esas gelire artırım ve iskonto uygulanmaktadır. Peşin sermayeden elde edilecek yarar reel faiz kadardır. Buna göre önceki uygulamalardaki gibi %10 artırım ve iskonto oranı yerine, enflasyon dışlanarak, değişen ekonomik koşullar ve reel faiz oranları nazara alınıp, Sosyal Güvenlik Kurumu ilk peşin sermaye değeri hesaplamalarına paralel olarak %5 oranının uygulanması hakkaniyete uygun olacaktır. Ayrıca kaza tarihinde sigortalının asgari ücretle mi yoksa daha fazla bir ücretle mi çalıştığının tespiti ile yapılacak artırım ve indirimlerin bu ücret üzerinden dikkate alınması ve hesaba katılması gerekecektir.
Meslekte kazanma güç kaybı oranının %60’ın altında kaldığı durumlarda, sigortalının iş göremezlik oranına bağlı olarak emsallerine göre daha fazla çaba harcamak suretiyle de olsa, çalışmasını sürdürüp yaşlılık aylığına hak kazanması mümkün bulunduğundan, 60 yaş sonrası pasif dönem için zarar hesabı yapılmasına olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda; gerçek zararın yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde belirlenmesi ile düşük olan tutarın kusur karşılığına karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca gerçek zarar tavan hesabı yapılmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Diğer taraftan, davalı şirketin aşamalarda Kurumca bağlanan gelirler yönünden çelişki oluşturulduğuna dair itirazlarının da ayrıntılı şekilde incelenmesi ve bu çelişkilerin kaynağının araştırılması ile peşin değerler yönünden, esas alınması gereken tutar kurumdan sorularak, itiraz halinde ise uzman bilirkişi tarafından hesaplama yapılmak suretiyle belirlendikten sonra yapılan açıklamalar çerçevesinde, bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, davalı avukatı yararına takdir edilen 2.037,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 12.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.