Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/505
Karar No: 2019/9396
Karar Tarihi: 27.11.2019

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/505 Esas 2019/9396 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/505 E.  ,  2019/9396 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ


    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasında verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı, 2886 sayılı Kanun gereğince yapılan ihale neticesinde davalı ile kira sözleşmesi imzalandığını, davalı kiracının kira sözleşmesinin eki niteliğinde olan teknik şartnamede belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve bu sebeple sözleşmenin idarece haklı olarak tek taraflı feshedildiğini belirterek fesih nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan son ödenen kira bedeli üzerinden hesaplanacak bir yıllık kira bedeli tutarından fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı, kira sözleşmesine ekli teknik şartnamede kiracı tarafından yüklenilen iş ve tadilatların kiralananın yıkım tehlikesinin bulunması nedeniyle yerine getirilemediğini, bu nedenle herhangi bir tazminat talebinin söz konusu olamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince, sözleşmenin hukuken batıl ve kesin olarak hükümsüz olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiş; İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulüne ve İlk Derece Mahkemesinin hüküm fıkrasında yer alan davalı lehine hükmedilen 930,00 TL maktu vekalet ücretinin 22.623,40 TL nispi vekalet ücreti ile değiştirilmesine karar verilmiş; Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-) Davacının vekalet ücreti yönünden temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
    Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2)
    Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
    Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.
    Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır. Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.
    Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkündür. (HMK m.109) Bundan başka, kısmi davanın mümkün olması, hiç kimsenin kendi lehine olan davayı (yani tam dava) açmaya zorlanamayacağı kuralına (HMK m.24) da uygundur. Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine (dava etmesine) bir engel yoktur. (TBK m.84). Şu halde, alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının şimdilik belli bir kısmını dava konusu yapabilir. Ancak, alacaklının böyle bir kısmi dava açmada korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararının bulunması gerekir.
    Kısmi davanın açılması mümkün olan hallerde davacının, yargılama giderlerinden tasarruf etmek için, kısmi dava açmasında korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararı vardır. Buna karşılık, bir alacağın (keyfen) küçük parçalara bölünerek, her parça için ayrı ayrı dava açılmasında, korunmaya değer bir hukuki yarar yoktur. Davacının, alacağını küçük parçalara bölerek her parça için ayrı kısmi dava açmasında korunmaya değer bir hukuki yararı olmadığı gibi, böyle bir davranışı hakkın kötüye kullanılması olarak da nitelendirilebilir. (TMK.m.2) Bu nedenle, bu şekildeki kısmi davaların, esasına girilmeden, caiz (mesmu) olmadıklarından dolayı reddi gerekir (Prof.Dr.B.Kuru Medeni Usul Hukuku 23.Baskı Ank. 2012, sh.277-278).
    Dava konusu olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta alacağın tamamı ihtilaflı olup, davacının fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL üzerinden davasını ikame ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla talep konusunun miktarı belirli olmayıp taraflar arasında tartışmalıdır. Mahkemece hatalı değerlendirme ile davacıya 22/03/2017 tarihli ara karar ile uyuşmazlık miktarının tamamı üzerinden hesaplanacak harcı tamamlaması için süre verilmiş, davacı taraf ise herhangi bir ıslah dilekçesi veya ıslah anlamına gelebilecek herhangi bir beyan sunmaksızın tamamlama harcı adı altında 01/12/2017 tarihinde Mahkeme veznesine ödeme yapmıştır. Davacının tamamlama harcı yatırmış olması, davayı ıslah ettiği anlamı taşımayıp Mahkemenin hatalı yönlendirmesi neticesinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle, İlk Derece Mahkemesi tarafından davalı lehine belirlenen vekalet ücretinde herhangi bir hata bulunmamasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesince tamamlanan harç miktarı da dikkate alınarak henüz dava konusu yapılmamış olan miktar üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir
    3-) Kabul şekli bakımından da; Bölge Adliye Mahkemesince temyize konu olan kararda "Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Kahramanmaraş 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/379 esas, 2018/309 karar sayılı 07/03/2018 tarihli ilamının hüküm bölümünde 930,00 TL vekalet ücreti ibaresinin çıkartılarak yerine 22.623,40 TL nispi vekalet ücreti ibaresinin eklenmesine" şeklinde hüküm kurulmuştur. Bölge Adliye mahkemelerinin duruşmasız olarak esas hakkındaki istinaf incelemesi yapmaları durumundaki karar verme usulü 6100 Sayılı HMK"nun 353 /1-b-2 maddesinde düzenlenmiş olup yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilebilecektir.
    Ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, “Tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “İlk Derece Mahkemesi kararının özeti”, “İleri sürülen istinaf sebepleri” ve “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu hususlardandır. Aynı kanunun 359/2 maddesinde ise "hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir. Oysa temyize konu kararda davalının istinaf talebinin kabulüne rağmen ilk derece mahkemesinin kararına atıf yapılarak bu kararın vekalet ücretine ilişkin kısmının değiştirilmesi suretiyle hüküm kurulmuş olup taleplerden hangilerinin kabul ve hangilerinin reddedildiğinin açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterildiğinden söz edilemez. Kaldı ki bu şekilde kurulan hükmün kesinleşmesi sonrasında hükmün infazında tereddütler de yaşanabilecektir. O halde, yukarıda açıklanan HMK’nin 359/2. ve 353/1-b-2 maddelerindeki düzenlemeler de gözetilerek, esas hakkında taleplerin her biri hakkında tek tek hüküm kurulması gerekirken, değiştirilen bent dışında ilk derece mahkemesi kararına gönderme yapılmak suretiyle ilk derece mahkeme kararının diğer kısımlarına aynen geçerlilik tanıyacak ve kararın infazında tereddüt oluşmasına sebebiyet verecek şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz taleplerinin reddine, 2. ve 3. bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nun 371. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27/11/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi