21. Hukuk Dairesi 2016/2175 E. , 2017/4424 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı işyeri nezdinde 10/08/2006-15/04/2008 tarihleri arasında geçen hizmetlerinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.
Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; ihtilaf konusu dönem içerisinde 14/12/2007-27/12/2007 tarihleri arasında Kurum"un kontrol memurluğu raporuna istinaden davalı işyerince, 03/04/2008-12/04/2008 tarihleri arasında dava dışı işyerince davacı adına Kurum"a hizmet bildiriminde bulunulduğu, davacının 22.05.2008-22.08.2009 tarihleri arasında askerlik hizmetini yaptığı, davalı işyerinin 03/07/2006 tarihinden itibaren Kanun kapsamına alınmış olduğu, davacının davalı nezdinde 10.08.2006-21.08.2007 tarihleri arasında çalıştığını, askerlik için işyerinden ayrıldığını belirten ve davalı işyerinin kaşe ve imzasını taşıyan bonservisin davacı tarafından dosyaya sunulduğu, bonservisin askerlik yoklaması için düzenlendiği, Kurum tarafından şikayet üzerine yapılan denetim sonucu düzenlenen kontrol memurluğu raporu ile sigortalının/şikayetçinin Kurum tarafından ispatlanamayan diğer çalışma sürelerine ilişkin iddiasını Mahkemeden alacağı tespit ilamı ile ispatlayabileceğinin sonuç olarak belirtildiği, yapılan komşu işyeri araştırmasına ilişkin zabıta araştırması neticesi düzenlenen tutanak ile Kurum"un cevabî yazısının dosyaya sunulduğu, duruşmalarda davacı, davalı taraf ile kamu tanıklarının dinlenildiği anlaşılmaktadır.
Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olur. Ne var ki bu tür kanıtlar salt bu nedene dayanarak istemin reddine neden olmaz; aksi durumun ispatı olanaklıdır. Somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla, Kurum"a bildirilen dönem bordro tanıkları ve komşu işyerinin kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Somut olaya gelince, Mahkemece toplanan tüm delillere ve davalı işveren tarafından verilen bonservis yazısına göre çalışma olgusunun kanıtlandığı anlaşılmakla davacının ihtilaf konusu dönem içerisinde dava dışı işyerinde geçen çalışması da göz önünde bulundurularak bir sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde kurulan hüküm hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 25.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.