21. Hukuk Dairesi 2016/6049 E. , 2017/4436 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, yetim aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptaline, Kuruma borçlu olmadığının tespitine, kesilen aylığının kesildiği tarihten itibaren tekrar bağlanmasına, Kuruma ödediği 19.090,96 TL"nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen davacının, ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve kuruma borçlu olmadığının tespiti ile davacının maaşının kesildiği tarihten itibaren maaş farkları ile birlikte tekrar aylık bağlanmasını ve 21/10/2008 - 20/11/2011 tarihleri arasında almış olduğu aylığının faizi ile birlikte davacıya ödenmesi, Nisan 2012 - Mayıs 2014 tarihine kadar davacının kuruma ödediği 19.090,96 TL"nin faiziyle birlikte kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; Davacı ...’ın eşi ..." dan 2001yılında boşandığı, 1979 yılında vefat eden babasından dolayı 506 sayılı kanuna göre yetim aylığı aldığı, babasından dolayı ölüm aylığı alan annesinin 2001 yılında vefat ettiği, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından tanzim edilen 20.09.2011 tarih, 137 sayılı rapora göre; davacının ve eşki eşinin boşanmadan sonra birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak Kurumca 21/10/2008 - 20/11/2011 tarihleri arasında 21.751, 65 TL yersiz aylık ödemesi ve faizinin borç çıkarıldığı, görülmüştür.
20.09.2011 tarih, 137 sayılı Denetmen Raporundan; davacının eşinin mernis adresine (.... No:53/13) gidildiği, davacıyla bu adreste görüşüldüğü, kendisinin başka bir adreste (....Sok. No:85/9) kızıyla ve torunlarıyla yaşadığını buraya çocuğunu görmeye, onun ihtiyaçlarını karşılamaya geldiğini beyan ettiği, bina görevlisi ... ile görüşülüp birlikte yaşadıklarına dair beyanının tutanak altına alındığı, bina yöneticisi ...’e telefonla ulaşılıp, birlikte yaşadıklarına dair beyanının tutanak altına alındığı, anlaşılmıştır. Ancak tutanak tanığı olarak dinlenen bu tanıklar Mahkemede denetmene verdikleri ifadeleri değiştirmiş ve davacıyı tanımadıklarını eşinin ve oğlunun anılan binada yaşadığını beyan etmişlerdir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Tüm bu hususlar ve Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından tanzim edilen 06.09.2012 tarih 2012/78 sayılı rapora ilişkin alınan tanık ifadeleri, tanıkların denetmene verdikleri samimi, birbirleriyle tutarlı, ifadelerini, değiştirmesinin haklı gerekçesinin olmaması, bu tutumun tanıkların geçen zamanda savunma geliştirdikleri anlamında olması, bu nedenle mahkemedeki ifadelerinin dikkate alınamayacağı, davacının denetim esnasında eşinin mernis adresi olan.... Cad. No:53/13 adresinde bulunması ve denetmen tarafından imzalı ifadesinin alınması, birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eski eşinin aynı adreste birlikte yaşadıkları sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.