23. Hukuk Dairesi 2015/2391 E. , 2016/1047 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, müvekkili kooperatif ile davalı arasında herhangi bir ilişkinin bulunmadığını, ancak davalının kooperatifin eski yönetim kurulu başkanı ..."ün yengesi olduğunu, davalının müvekkili aleyhine giriştiği ilamsız takibe konu alacağın gerçek bir borç olmadığını, davalıdan böyle bir borç alınmadığını, buna rağmen söz konusu icra takibinin kooperatif tarafından itiraz edilmediğinden kesinleştiğini, eski yönetim kurulu başkanı ve yakınlarının sahtecilik oluşturacak şekilde kooperatifi zarara sokarak içini boşaltmak için bu şekilde bir çok işlem yaptıklarını, müvekkili aleyhine başlatılmış bir çok icra takibi bulunduğunu, tümünde alacağın dayanağının bankadan kredi temin edilerek kooperatife verilen borç olarak gösterildiğini ileri sürerek, davacının ... İcra Müdürlüğü’nün 2009/12 Esas (yeni Ortaca 1. İcra Müdürlüğü"nün 2012/1732 Esas) sayılı takip dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının iddialarının doğru olmadığını, kooperatifin zor durumda olması sebebiyle banka kredisi çekerek parayı kooperatife verdiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davanın İİK"nın 72. maddesinden düzenlenen menfi tespit davası olup ispat külfetinin davalı üzerinde olduğu, çekilen kredilere ilişkin belgeler incelendiğinde davalı kooperatifle bir ilgisinin tespit edilemediği, her ne kadar takip talebinde davalı/alacaklı taraf, "Bankadan Kredi Temini Yoluyla Kooperatife Verilen borç" nedeniyle davacı/borçlu hakkında icra takibinde bulunmuş ise de, banka havale dekontu incelendiğinde "... teslimatı" ibaresinin dışında bir açıklama bulunmadığı, banka vasıtasıyla yapılan ödemenin bir borcun tasfiyesine ilişkin olarak yapıldığı karinesi karşında, davalıca bu karinenin aksini, alacak miktarı dikkate alındığında, yazılı bir belge ile ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulü ile, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, alacağın %20" sine isabet eden 8.640,73 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalının kişisel olarak davacıya borç verme iddiası nedeniyle oluşan alacağının tahsili amacıyla başlattığı icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de hükme esas alınmış olan bilirkişi raporu yeterli inceleme ve açıklamayı içermemektedir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, davacı motorlu taşıyıcılar kooperatifinin tip anasözleşmesinin “ Amaç ve Faaliyet Konuları ” kenar başlıklı 6/3. maddesinde, kooperatifin ancak finans kuruluşlarından kredi alabileceği öngörülmüştür.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 98. maddesi göndermesiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve kooperatifler hakkında da uygulanması gereken 6762 sayılı TTK"nın " Hükmi Şahısların Ehliyeti" başlıklı 137. maddesinde; " Ticaret şirketleri hükmi şahsiyeti haiz olup, şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çevresi içinde kalmak şartıyla bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar mahfuzdur. " hükmü yer almakta olup, bu hükümle ticaret ortaklıklarının medeni haklardan yararlanma ehliyeti düzenlenmiştir.
6762 sayılı Ticaret Kanunu"nda yer alan bu düzenleme ile ticaret ortaklıklarının yararlanma hakkı kanuni istisnalar saklı kalmak kaydıyla şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çerçevesi ile sınırlandırılmış olup, "ultravires" olarak adlandırılan bu teoriye göre, ortaklığın iştigal konusu dışında kalan işlerinin ortaklığı bağlamayacağı ilkesi benimsenmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 09.12.1998 tarih ve 1998/11-863 E., 1998/895 K. sayılı kararında, kooperatifin böyle bir işlemle bağlı sayılabilmesinin bu işleme açıkça icazet vermesiyle mümkün olacağı belirtilmiştir.
1163 sayılı Kanunu"nun 59/1. maddesi hükmü karşısında da, temsile yetkili kişiler ancak kooperatif namına onun amacının gerektirdiği bütün hukuki işlemleri yapabileceklerinden kooperatifçe açıkça icazet verildiği anlamına gelecek bir işlem bulunmadığı durumda, kooperatif yöneticilerinin yetkisiz olarak yaptıkları işlemler kooperatif yönünden bağlayıcı olmayacaktır. Bu durumda, öncelikle, özel kişilerden borç para alınmasına icazet verildiği anlamına gelecek bir işlem bulunup bulunmadığı belirlenmeli, kooperatif yöneticilerine özel kişilerden borç alma konusunda yetki verilmemiş ancak buna rağmen borç alınmış ise uyuşmazlık ilke olarak sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmelidir.
Dosyanın incelenmesinde davalının Halk Bankası"ndan 30.05.2008 tarihinde 28.000,00 TL, Akbank"tan 05.12.2007 tarihinde 15.000,00 TL kredi çektiği, 05.12.2007 tarihinde davacı kooperatifin Yapı ve Kredi Bankası"ndaki hesabına "... teslimatı" açıklamalı 25.000,00 TL ve 29.000,00 TL miktarında para yatırıldığı, davacı kooperatifin dava dışı Sakıp Gün 2008 cari hesabının 30.05.2008 tarih ve 154 no"lu yevmiye kaydında 30.000,00 TL paranın açıklamasında "S.. G.. Kredi Kartı" yazılı olduğu, davacı kooperatif yevmiye kayıtlarında "Akbank kredi Ödemesi" açıklamasıyla davalıya 2008 yılı içerisinde 9 kez 760,00 TL"lik toplam 6.840,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
Bu durum karşısında; kooperatif konusunda uzmanlığı bulunan bir bilirkişi heyetine kooperatif kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak, uyuşmazlık konusu paranın verildiği iddia edilen tarih ve öncesindeki kooperatifin mali yapısı, aidatlardan ve diğer kaynaklardan gelen ödeme gücü incelenerek borçlanmaya gereksinimi bulunup bulunmadığı, alındığı iddia edilen borçla yapılan ödemelerin ne şekilde muhasebeleştirildiği, gelirler ile giderler arasında fark bulunup bulunmadığı, dava konusu paranın gelir gider farkı ile uyum gösterip göstermediği, borçlanıldı ise ödeme yapılıp yapılmadığı, üçüncü kişilere ne amaçla ve ne kadar borçlanıldığı, davalının yaptığı ödemeler karşılığında davacı kooperatife nakit girişinin bulunup bulunmadığı, borç verildiği iddia edilen paranın kooperatif kasasına girip girmediği, kooperatif tarafından kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise ne şekilde kullanıldığı, genel kurulda görüşülüp görüşülmediği, ödeme ya da ödemelerin gerçek bir ödemeyi yansıtıp yansıtmadığı tereddütsüz bir şekilde belirlenmelidir.
Ayrıca kooperatif anasözleşmesi getirtilmek suretiyle, amaç ve faaliyet konusuna ilişkin hükmü incelenerek, kooperatif ihtiyacının karşılanması için ne şekilde finansman sağlandığı üzerinde durulmalıdır. Keza davacı vekili, davaya konu işlemlerin yapıldığı tarihte davalının kardeşinin başkanlık yaptığı yönetim kurulunda görevli olan yöneticiler ve diğer ilgililer hakkında ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/151 Esas sayılı dava dosyasında yargılamanın devam ettiğini bildirdiğinden bu dava dosyasının da celp edilerek, davanın niteliği itibariyle uyuşmazlık üzerinde etkisi olup olmadığı değerlendirilip, etkisinin bulunduğu tespit edilirse, ceza yargılamasının sonucunun bekletici mesele yapılması düşünülmelidir.
Mahkemece açıklanan bu ilkeler doğrultusunda araştırma yapılıp uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, bu hususlara ilişkin tespit ve görüş içermeyen ve denetime elverişli bulunmayan yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek eksik incelemeye dayalı yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.