20. Hukuk Dairesi 2016/10964 E. , 2017/841 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 07/01/2015 günlü hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi ..., ... ve arkadaşları vekili Av. ..., tarafından istenilmekle, tayin olunan 01/12/2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... vekili Av. ..., Orman Yönetimi vekili Av. ... ile Hazine vekili Av. ... ile ... vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü, ... mevkii ... ada ... parsel sayılı 455,01 m² yüzölçümündeki taşınmaz, iki katlı kargir ev ve depo ve arsası niteliğiyle köy tüzel kişiliğinin zilyetliğindeyken bu yeri 1986 yılında sattığı ve ...’ın kullanımında olduğu, ancak, 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/732 Esasında dava konusu olduğundan söz edilerek, malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir.
1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/732 Esasına kayıtlı dosyada, davacı ... tarafından, davalılar Hazine, Orman Yönetimi ve köy tüzel kişiliği aleyhine 29.08.1986 tarihinde, ... köyü, ... mevkiinde sınırlarını bildirdiği taşınmazı, 1986 yılında köy tüzel kişiliğinden satın aldığından, yararına TMK"nın 713. maddesindeki zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu iddiasıyla, adına tescili istemiyle dava açılmış, ... ve arkadaşlarının tescil davasına konu taşınmazın Temmuz 1969 tarih 63, 64 ve Şubat 1962 tarih 4 sıra numaralı tapu ve tedavülleri kapsamında kaldığı iddiasıyla, tapu maliki mirasçıları adına tescili istemiyle açtıkları, ... ile ... Yatırım İşletmeleri A.Ş.’nin ise, ... ve arkadaşlarının ileri sürdükleri tapu kaydında pay sahibi oldukları, payları oranında kendi adlarına tapuya tescil istemiyle katıldıkları davalar birleştirilmiştir.
... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.01.2000 gün ve 1986/168 E. - 38 K. sayılı, çekişmeli yerin köy boşluğu olduğu, müteriz davacıların bu nedenle davalarından vazgeçtikleri, bu tür yerlerin köy tüzel kişiliği tarafından satılamayacağı, zilyetlikle edinilebilirse de, davacının zilyetliğinin 1986 yılında başladığı belirlendiğinden davaların reddine ilişkin kararı ..."ın temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 08.06.2000 gün ve 2000/3513 - 4940 sayılı kararıyla "Köy boşluklarının köy tarafından zilyet edilebileceği gibi, satılabileceği, taşınmazı köy tüzel kişiliğinden satın alan davacı gerçek kişinin eklemeli zilyetliğe dayandığı bu nedenle mahkemenin ret gerekçesinin yerinde olmadığı, çekişmeli parselin ... ailesinin tutunduğu tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığının, daha önce yörede yapılan kadastroda ne gibi işleme tâbi tutulduğunun araştırılmadığı, dayanılan tapu kaydı kapsamının yöntemince saptanmadığı, tapuya dayanan ... mirasçılarının davaları hakkında olumlu ya da
olumsuz bir karar verilmediği" gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan araştırma sırasında çekişmeli yer için ... ada ... parsel sayısı ile tutanak düzenlenmesi nedeniyle dava dosyası kadastro mahkemesine aktarılmıştır.
Mahkemece, davalar birleştirildikten sonra diğer davaların reddine, ..."ın davasının kabulüne, çekişmeli ... köyü ... ada ... sayılı parselin tesbit tutanağındaki nitelikle ... adına tapuya tesciline, davaya konu yapılan ve 2/B kapsamında kaldığı anlaşılan yerler yönünden mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, hükmün davacı ... mirasçıları ile davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05/11/2013 gün ve 2013/8400 - 9595 sayılı kararıyla sair hususlara girilmeden taraf teşkilinden bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: "Davacılardan ..."nin öldüğünün, adı geçenin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğ edilerek, dava hakkında bilgilendirilmeleri ve davacı sıfatıyla davayı takip edebilmelerine olanak tanınması gerekirken, bu hususa riayet edilmeksizin yargılamaya devam edilip, tahkikat sona erdirilerek, esas hakkında karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır." denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra; davacı ..."ın ... ada ... parsele yönelik davasının kabulüne, diğer davacıların davasının reddine, ... köyü ... ada ... parsel sayılı taşınmazın tarla vasfıyla davacı ... adına tespit ve tapuya tesciline, davaya konu yapılan ve 2/B madde kapsamında kaldığı anlaşılan yerler yönünden mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, hüküm davacı ..., ... ve arkadaşları vekili, davalılar Hazine, Orman Yönetimi ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 ve 3302 sayılı Kanunlar ile değişik 2/B uygulaması vardır.
Dairenin geri çevirme kararı üzerine dosyaya getirtilen belgelerden, davacılardan ...’nun ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 04/05/2015 gün ve 2014/594-390 sayılı kararı ile kısıtlandığı ve kendisine vasi olarak oğlu ...’nun atandığı, ancak vasiye eldeki davayı takip için husumet izni verildiğine dair bir kararın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 114. maddesinde "Dava ehliyeti" dava şartı olarak benimsenmiştir. Öte yandan, 03.03.1993 tarihli ve 773/82 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında da, dava şartlarının davanın açıldığı tarihten hükmün kurulduğu tarihe kadar varlığını devam ettirmesinin temel kural olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Diğer taraftan, HMK"nın 115/3. maddesi; “Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez” hükmünü içermektedir.
Hal böyle olunca, hakimin, davanın başında dava şartlarının mevcut olup olmadığını kendiliğinden (re"sen) araştırmak zorunda olması yanında; dava açılırken bulunmayan dava şartlarının yargılama sırasında tamamlanması halinde davanın esasına girerek sonuçlandırması gerekeceği de kabul edilmelidir.
O halde anılan yasal düzenlemeler ve yargısal uygulamalar ile davada ileri sürülen hukuksal nedenin kamu düzeniyle ilgili bulunması karşısında; davanın, davacılardan ..."na vasi atanan ...’na ihbar edilerek husumet izni alması suretiyle
davaya katılımının sağlanması, ondan sonra işin esasının incelenmesi için davacılar vekili ile davalı ... Yönetimi, Hazine ve ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekili Av. ... ile davalı ... Yönetimi, Hazine ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1.100,00.-er TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı ... Yönetimi ve Hazineye; Orman Yönetimi ve Hazineden alınarak davacı tarafa verilmesine 07/02/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.