22. Hukuk Dairesi 2016/23537 E. , 2019/21008 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait ... Devlet Hastenesinde değişen taşeronlar nezdinde temizlik işçisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Sağlık Bakanlığı vekili, davanın husumet yokluğu sebebi ile reddini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davacının istifa ederek işten ayrıldığını, ücret alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davacının tüm emir ve talimatları diğer davalıdan aldığını, bu sebeple davacının talep konusu alacaklardan müvekkilinin sorumlu olmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 319. maddesi uyarınca basit yargılama usulüne tabi davalarda, iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” yer alan hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin 14.04.2009 tarihinde çalışmaya başladığını ifade etmiş olup; 30.09.2013 tarihli dilekçe ve 12.12.2013 tarihli celsedeki beyanlarında davacının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında tespit edildiği üzere 01.01.2006 tarihinde çalışmaya başladığının kabulü gerektiğini ileri sürmüş ve mahkemece hükme esas alınan ek rapor doğrultusunda davacının 01.01.2006 tarihinden itibaren davalı işyerinde çalışmaya başladığı kabul edilerek işçilik alacakları hesaplanmıştır. Taleple bağlılık ilkesi, iddianın genişletilmesi yasağı ilkesi ve yukarıdaki Kanun maddeleri ihlal edilmek suretiyle hizmet süresinin başlangıcının 14.04.2009 tarihi yerine 01.01.2006 olarak tespiti hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.3-Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu davacının fazla mesai yapıp yapmadığı ve fazla mesai süresinin hesaplanması noktasındadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu"nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.Somut olayda, davacı haftanın 6 günü 07.00-16.30 saatleri arasında çalıştığını beyan etmiş olup, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, tanık beyanlarına göre davacının haftanın 6 günü 07.00-16.30 saatleri arasında çalıştığı, 1 saat ara dinlenme kullandığı, haftalık 6 saat fazla çalışma yaptığı tespit edilerek fazla çalışma ücreti alacağı hesaplanmıştır. Ancak davacı tanığı ... beyanında, mesainin 07.00-16.30 saatleri arasında olduğunu, 2010 yılından sonra ise mesainin 16.00’da sona erdiğini ifade ettiğinden, her ne kadar 2011 yılına kadar davacının haftanın 6 günü 07.00-16.30 saatleri arasında çalıştığı, 1 saat ara dinlenme kullandığı, haftalık 6 saat fazla çalışma yaptığı kabulü yerinde ise de, söz konusu beyana göre 2011 yılından itibaren davacının haftanın 6 günü 07.00-16.00 saatleri arasında çalıştığı, 1 saat ara dinlenme kullandığı, haftalık 3 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek hesaplama yapılması gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4- Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazına davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa(suskun kalınmışsa) zamanaşımı itirazı geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı itirazına davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz. Somut olayda, dava kısmi dava olarak açılmış olup, davacı 30.10.2014 tarihinde davasını ıslah etmiştir. Islah dilekçesi davalı ... vekiline 25.11.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı vekili tarafından 08.12.2014 tarihinde ıslaha karşı zamanaşımı savunması ileri sürülmüştür. Bu savunma nedeniyle, davalı ... bakımından dava dilekçesinde talep edilen miktarlar dışında 30.10.2009 öncesine ait fazla çalışma ücreti alacağı zamanaşımına uğrar. Her ne kadar mahkemece, yapılan ihtara rağmen davalı tarafından posta masrafı yatırılmadığından bahisle ıslaha karşı zamanaşımı itirazı yönünden ek rapor aldırılamadığı, bu sebeple itirazın değerlendirilmediği anlaşılmakta ise de, ıslaha karşı zamanaşımı itirazı bakımından yapılacak değerlendirme ve hesaplama yönünden bilirkişiden rapor alınmasına gerek bulunmadığından bu gerekçe yerinde bulunmamıştır. Mahkemece davalı şirket bakımından ıslaha karşı süresinde yapılan zamanaşımı itirazı gözetilmeden hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.5-492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 13/j maddesi Genel Bütçeye dahil idarelerin bu Kanunun 1 ve 3 sayılı tarifelerine giren bütün işlemlerinin harçtan müstesna olacağı belirtilmiştir.Somut olayda davalı Bakanlık harçtan muaf olmasına rağmen, hüküm kısmında harçlardan sorumlu tutulmuş olması hatalı olup bozma nedenidir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.