21. Hukuk Dairesi 2016/13098 E. , 2017/4495 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu %100 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 183.116,85 TL maddi, 35.000,00 TL manevi tazminatın 05/04/2008 tarihiden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacının iş kazası sonucu %100 oranında sürekli iş göremezliğinin oluştuğu, kazanın meydana gelişinde davacı sigortalının %40 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, yerel mahkemenin kararın gerekçe kısmında davacının maddi zarar tutarından bahsederken zararın 369.101,29 TL olduğu ancak kendisinin taleple bağlı kaldığını belirttiği anlaşılmaktadır.
1- Mahkemece taleple bağlı olarak karar verilmesi gerektiği HUMK’nun 74 ve HMK ’nun 26. Maddelerinin emredici kuralı olduğu gibi gerekçe ve hüküm de bir bütündür.
Buna göre, davacı tarafın bakıcı gideri konusunda bir tazminat talebinin olmaması karşısında, mahkemenin hükmün gerekçe kısmında belirttiği 369.101,29 TL maddi zarar tutarının içinde bakıcı giderlerinin de bulunması, aslında talep edilmeyen bakıcı gideri konusunun da hüküm altına alması sonucunu doğurduğundan yerel mahkeme kararı bu yönüyle hatalıdır.
2-Mahkemece, maddi zararın belirlenmesi sırasında bilirkişi tarafından hesaplanan zarar tutarından Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin değerinin ve davacıya ödenen geçici işgöremezlik ödeneği düşülmeksizin sonuca gidildiği görülmektedir. Varılan bu sonuç da yerinde değildir.
Davanın bu yönüyle yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
Öteyandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”. Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
3-Son olarak da iş kazalarından kaynaklanan tazminat davalarında hüküm altına alınan tazminatlara uygulanması gereken faiz, yasal faizdir.
Yerel mahkemece, hüküm altına alınan tazminat tutarlarına avans faizi uygulanması hatalıdır. Kaldı ki, ıslah dilekçesinde davacı tarafın uygulanmasını talep ettiği faiz tutarı da yasal faizdir.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yapılacak iş, Kurum"dan davacıya iş kazası sigorta kolundan bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerini ve yapılmış ise geçici iş göremezlik ödemelerini sormak, hükme esas bilirkişi hesap raporunda davacının sürekli iş göremezlik tavan zararı olarak belirlenen 285.338,77 TL maddi zarar tutarından davacının müterafik kusuru oranında indirim yaptıktan sonra bulunacak miktardan, Kurum"ca bildirilecek geçici işgöremezlik ödeneğinin ve ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilecek kısmının tenzil edip, tazminatlara uygulanacak faizin yasal faiz olduğunu gözeterek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine
29/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.