3. Hukuk Dairesi 2019/1811 E. , 2019/9678 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının elektrik abonesi olduğunu, davalı tarafından aboneliğin AG sanayi tarifesi olmasına rağmen sehven OG sanayi tarifesi olarak tahakkuk ettirildiğinden bahisle tarife farkı altında toplam 73.225,79 TL tahakkuk yapıldığını, talebin haksız olduğunu ileri sürerek, davalıya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; EPDK tarafından tarifelerde yapılan değişiklik ile AG sanayi ve OG sanayi ayrımı yapıldığını, davacının da AG sanayi tarifesinde faturalandırılması gerekirken sehven OG sanayi tarifesinden faturalandırıldığını, EPHMY 23. maddesine göre işlem yapıldığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 06.03.2014 tarih ve 2013/ 19125 Esas 2014/3467 Karar sayılı ilamıyla; "Mahkemece bilgisine başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, dava konusu tahakkuklara ilişkin olarak denetime elverişli şekilde hesaplama yapılmamış, sadece davalı kurumun tahakkukunun doğru olduğu vurgulanmış, mahkemece bu rapor doğrultusunda karar verilmiştir....Davalının davacı taraftan isteyebileceği bedelin Elektrik Tarifeleri Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve sözleşme hükümlerine göre hesaplanması konusunda denetime elverişli bir rapor alınması gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmesi yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamına uyan mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacının davalıya olan borcunun 19.970,45 TL olduğunun tespitine karar verilmiş, anılan hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizin 28.04.2016 tarihli, 2015/17631 Esas ve 2016/6739 Karar sayılı ilamıyla "...Tarife farkı bedelinin her ay düzenlenecek tüketim faturasına dâhil edileceği, bu bedelin tahakkuk ettirilmemesi sonucu dağıtım şirketi lehine doğan alacaklarda, süre konusunda bir sınırlama getirilmediği, dolayısıyla ödeme bildirimine ilişkin bu ve benzeri hatalar açısından, hatanın başlangıç tarihi itibariyle tarife farkı bedelinin hesaplanması gerektiği ortadadır. Bu nedenle kural olarak; davalı dağıtım şirketinin kendisine düşen edimi ifada ihmal gösterdiği (yanlış tarife uygulaması nedeniyle) dolayısıyla TBK’nun 114/2. (BK"nun 98/2.) maddesi delaletiyle sözleşme ilişkilerine de uygulanması gereken TBK"nun 52. (BK"nun 44.) maddesi uyarınca müterafik kusurlu olduğu açıktır. (HGK"nun 22/05/2002 gün, 2002/19-340 Esas, 2002/420 Karar, 13.Hukuk Dairesinin 19/01/2004 gün ve 2003/321 Esas, 2003/72 Karar sayılı ilâmlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.) Hâl böyle olunca; mahkemece, yukarıda belirtilen ilke ve esaslar doğrultusunda, tarafların eşit kusurlu olduğu ve davalı elektrik dağıtım şirketinin de kusuru oranında (%50) sorumlu tutulması (hatalı tarife farkı alacağına Yönetmeliğin ilgili maddesi uyarınca gecikme zammı uygulanamayacağı da) gözetilerek, konusunda uzman (üçlü) bilirkişiden rapor alınarak, belirlenecek hatalı tarife farkı alacağından davacı yanında, davalı elektrik dağıtım şirketinin de müterafik kusuru nedeniyle TBK’nun 114. (BK’nun 98/2) delaletiyle TBK’nun 52. (BK’nu 44.) maddesi uyarınca indirim yapılması suretiyle uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak verilen son kararında davanın kısmen kabulü ile davacının dava konusu 30/04/2012 tarihli ve 627831 numaralı faturadan dolayı davalıya 36.194,35 TL tutar yönünden borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, yasal koşulları oluştuğundan 36.194,35 TL"nin %20"si oranındaki 7.238,87 TL tutarındaki tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, yasal koşulları oluşmadığından davalı lehine tazminat takdirine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Türk Medeni Kanunu"nun 26. maddesi hükmüne göre, mahkeme tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır. Açılan bir davada hakim istenilenden fazlasına veya başka bir şeye hükmedemez. Öğreti ve uygulamada taleple bağlılık olarak adlandırılan bu kural sadece sonuç istem yönünden değil, sonuç istemi oluşturulan her bir alacak kalemi yönünden de uygulanır. Eldeki davada, davacı dava dilekçesinde ve yargılamanın herhangi bir aşamasında lehine tazminata hükmedilmesi yönünde herhangi bir talepte bulunmadığı halde mahkemece, davanın kabul edilen 36.194,35 TL"lik kısmının % 20" sine tekabül eden 7.238,87 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesi yönünde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmektedir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK"nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 2.bendinde yer alan "Yasal koşulları oluştuğundan 36.194,35 TL"nin %20"si oranındaki 7.238,87 TL tutarındaki tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine" cümlesinin hükümden çıkarılmak suretiyle hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde davalı ve davacı için karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.