11. Hukuk Dairesi 2018/5069 E. , 2019/8173 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/04/2018 tarih ve 2014/1209-2018/544 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalılar ... ve ... vekili, asli müdahiller vekili ve feri müdahiller tarafından duruşmalı olarak istenilmiş ise de davalılar vekili tarafından verilen duruşmadan vazgeçme dilekçesi de dikkate alınarak, dosyanın incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili asıl ve birleşen (Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1461 Esas sayılı dosyası) davalarda, müvekkillerinin davalı şirketin senede bağlanmamış hisselerinin %50’sine tekabül eden kısmını davalılardan ..., Hülya ve Şeref’ten devralarak davalı şirkete ortak olduklarını ancak pay devrinin şirket pay defterine işlenmediğini ileri sürerek, müvekkillerine yapılan hisse devirlerinin şirket pay defterine kayıt edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili, birleşen davada ( Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/402 Esas sayılı dosyası), davalı şirketin 02/04/2013 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının şirketin %50 oranında ortağı olan müvekkillerine hiçbir çağrı yapılmadan, gündem ve toplantı tarihi müvekkillerine tebliğ edilmeksizin yapıldığını ileri sürerek, davalı şirketin 02/04/2013 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ... ve ... vekili, ... ve ... tarafından imzalanan 01.04.2011 tarihli sözleşmenin 1. maddesiyle, sözleşmenin geçerliliğinin resmi şekle tabi tutulduğunu, bu şart yerine getirilmediği için sözleşmenin geçersiz olduğunu, kaldı ki davacı ...’nun sözleşme gereği olan edimlerini yerine getirmediğini, davalı şirket hisselerin senede bağlanmamış olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını zira şirket yönetim kurulu tarafından alınan 03.07.2002 tarihli kararla, nama yazılı olan şirket hisseleri için nama yazılı ilmühaber çıkarılmasına karar verildiğini ve nama yazılı ilmühabarlerin de çıkarıldığını, nama yazılı ilmühabalerin ancak ciro teslim ile devredilebileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar ve fer’i müdahiller davanın reddini istemiştir.
Asli müdahiller ... ve ... vekili, müvekkillerinin davalı şirketin ortakları olduğunu, davacıların usulüne uygun şekilde şirket hissesi devralmadıklarını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılanma ve bilirkişi raporları doğrultusunda, limited şirket olan davalı şirketin 04.07.2002 tarihinde tür değiştirerek anonim şirkete dönüştüğü, ilan edilen ana sözleşmenin 6. maddesiyle, şirketin hisselerinin hamiline yazılı olacağının düzenlendiği, akabinde, 23.08.2002 tarihinde yapılan genel kurulda alınan kararla, şirket hisselerinin nama yazılı hale dönüştürülmesine karar verildiği, payların mülkiyetinin geçişi bakımından yönetim kurulu kararıyla çıkarılan nama yazılı ilmühabarlerin geçerli olup olmadığının bir önemi bulunmadığı zira, anonim şirketler tarafından çıkarılan kıymetli evrak niteliğini haiz hisse senetleri ve ilmühaberlerin devrinde kıymetli evrak hukukuna ilişkin kuralların uygulama alanı bulacağı, buna göre, ciro ve zilyetliğin devrinin emre yazılı senetlerin devri yollarından sadece birisi olduğu, mülga TTK döneminde geçerli olan bölünme teorisi gereğince payın mülkiyetinin, alacağın temlikiyle, ciroyla ve zilyetliğin devri ile gerçekleşeceği, ancak ortak sıfatının kazanılmasının pay defterine kayıt ile söz konusu olacağı, pay defterine kaydın mülkiyetin geçişi ile bir ilgisi bulunmadığı, dolayısıyla ilmühaberlerin geçerli olduğu varsayımından hareket edilse dahi bunların devrinin sadece ciro ve zilyetliğin devri ile mümkün olabileceği iddiasının yerinde olmadığı, nitekim, dosyaya sunulan ve geçerliliği tartışmalı olan ilmühaberlerde de payların yazılı bir alacağın temliki sözleşmesiyle devredildiğinin görüldüğü, payların mülkiyetinin davalılara geçip geçmediği hususunda ise incelenmesi gereken 2 belge bulunduğu, bunlardan ilkinin ... ve ... tarafından yapılmış 01.04.2011 tarihli ortaklık sözleşmesi olduğu, anılan sözleşmenin davalı şirketin pay sahipliği ve yönetimine ilişkin karşılıklı edim ve taahhütleri içeren bir çerçeve sözleşmesi niteliğinde olup, hisse devri sözleşmesi niteliğinde olmadığı, davalılarca, anılan sözleşmeyle noter tasdikinin geçerlilik şekli olarak öngörüldüğü, noter tasdiki olmadığı için sözleşmenin geçersiz olduğu savunulmuşsa da, anılan sözleşmenin bir hisse devri sözleşmesi değil, yapılması planlanan hisse devir sözleşmelerinin nasıl yapılacağı konusunda bir çerçeve sözleşme niteliğinde olduğu ve tarafların, sözleşmenin kendisini değil sözleşme neticesinde yapılacak pay devirlerinin geçerliliğini resmi şekle tabi tuttukları, bu nedenle anılan sözleşmenin geçersiz olduğundan söz edilemeyeceği gibi bu sözleşmeye dayalı olarak davacıların payları devraldığından söz edilemeyeceği zira sözleşmenin sadece ... ve ... tarafından imzalandığı, somut olayda payları devralan ve devreden kişiler sadece bu iki kişi olmadığı, incelenmesi gereken 2. belgenin ise, davalı şirket paylarının devri başlığını taşıyan 04.11.2011 tarihli yönetim kurulu kararı olduğu, bu belgeyle, payı devretmek ve devralmak isteyenlerin iradelerinin açıkça ortaya konulduğu,pay devreden ve devralan tüm kişilerin bu belgeyi imzaladığı, bu belgenin payların geçişini sağlayan alacağın temliki niteliğinde bir sözleşme olduğu, davacıların bu belgeyle payların mülkiyetini kazandıkları, her ne kadar daha önce yapılan hisse devir sözleşmesiyle payları devri resmi şekil şartına tabi tutulmuşsa da, bu sözleşmenin sadece ... ve ... tarafından imzalandığı, pay devreden ve devralan diğer şahısların bu ağırlaştırılmış şekle uyma konusunda bir taahüdlerinin bulunmadığı, kaldi ki, sözleşme imzalandıktan, payları mülkiyeti bu şekilde davacılara geçtikten ve sözleşme ilan edildikten sonra davalılarca resmi şekil şartı savunmasının ileri sürülmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, davalılar ve asli müdahillerin, davalı ... ve Şeref tarafından davacılara 01.04.2011 tarihinde devredilen hisselerin daha öncesinde zaten asli müdahillere devredilmiş olduğu savunulmuşsa da, Denizli 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/63 E.sayılı dosyasında verilen kararla, ...’nin davacılarca devredilen payları geri alabilmek için sahte hazirun cetveli hazırlamak suçundan mahkum edildiği ve kararın kesinleştiği de gözetildiğinde ... ve ...’a yapılan hisse devirlerin muvazalı olmakla geçersiz olduğu, davacılara yapılan hisse devir sözleşmeleri sonucunda davalı şirketin nihai ortaklık yapısının, ... 800 pay, ... 820 pay, ... 180 pay, ... 100 pay ve ...100 pay şeklinde oluştuğu, davalı Şirketin 02/04/2013 tarihli genel kurulunun gerçek pay defterine göre yapılmış bir genel kurul olmadığı, bu nedenle söz konusu genel kurulda anılan kararların yoklukla malul olduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen 2014/1461 Esas sayılı davaların kabulü ile, davacı ..."nun 820 pay, davacı ..."nun 180 pay olarak davalı şirket pay defterine kaydına, birleşen 2014/402 Esas sayılı davanın kabulü ile, davalı şirketin 02/04/2013 tarihli genel kurulunun ve genel kurulda alınan tüm kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar ... ve ... vekili, asli müdahiller vekili ve fer’i müdahiller temyiz etmiştir.
1-) 6100 sayılı HMK’nın 65. maddesiyle düzenleme altına alınan asli müdahale, iki kişi arasında belli bir şey veya hak üzerinde dava devam ederken üçüncü bir kişinin bu davaya konu olan hak veya şey üzerinde kısmen veya tamamen hak sahibi olduğunu iddia ederek aynı mahkemede bir dava açmasına verilen isimdir. Asli müdahale davası, ilk davadan bağımsız ayrı bir dava niteliğinde olup, asli müdahilin aynı mahkemede, usulüne uygun bir dava dilekçesiyle ve gerekli dava ve yargılama harçlarını da yatırmak suretiyle, bir dava açması gerekir. HMK’nın 65/2. maddesinde, asli müdahale davasının asıl yargılama ile birlikte yürütülüp, karara bağlanacağı düzenleme altına alınmıştır. Buna göre, ilk ve asli müdahale davalarının birlikte yürütülerek aynı anda karara bağlanması ve ayrı bir dava niteliğinde olan asli müdahale davasına ilişkin olarak da ayrı bir hüküm oluşturulması gerekir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacılar, davalı anonim şirketin bir kısım hisselerini, 01.04.2011 tarihli ortaklık sözleşmesi ve davalı şirketin aynı tarihli genel kurul ve yönetim kurulu kararlarıyla davalılar ..., ... ve ...’dan devraldıklarını ancak söz konusu devirlerin şirket pay defterine işlenmediğini ileri sürerek, söz konusu hisse devirlerinin şirket pay defterine işlenmesini talep etmişlerdir. Dava devam ederken asli müdahale talebinde bulunan ... ve ... ise, davacıların 01.04.2011 tarihinde devraldıklarını iddia ettikleri bir kısım hisselerin kendilerince daha önceden 28.03.2011 ve 31.03.2011 tarihinde devranıldığını ileri sürerek asli müdahale davası açmışlardır. Asli müdahillerin, asli müdahale davası için gerekli dava ve yargılama harçlarını yatırmadıkları anlaşılmaktadır. Mahkemece, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30 ve 31. maddelerine göre işlem yapılarak, asli müdahale davasına ilişkin harçların tamamlatılmaması doğru görülmediği gibi, asıl davadan ayrı ve bağımsız bir dava niteliğinde olan asli müdahale davasına ilişkin olarak olumlu olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiş, hükmün re’sen bozulması gerekmiştir.
2-) Bozma sebep ve şekline göre, davalılar ... ve ..., asli müdahiller ... ve ... ve feri müdahillerin uyuşmazlığın esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının re’sen BOZULMASINA, (2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ..., asli müdahiller ... ve ... ve feri müdahillerin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 16/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.