21. Hukuk Dairesi 2016/2256 E. , 2017/4724 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... 2. İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı işyeri nezdinde 15/05/2002-12/05/2003 tarihleri arasında geçen ve Kurum"a bildirilmeyen hizmetinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Öte yandan, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı medeni usul hukukumuzda "sıfat" olarak tanımlanmaktadır ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunludur. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olmasına karşın, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan, anılan hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine aittir ve buna aktif husumet denilmektedir.
Bir sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi ise o hakka uymakla yükümlü olan kimsedir ve bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hakkın sahibi olan kimse ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun saptanması, bir başka anlatımla davada davacı ve davalı sıfatlarının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunudur. Dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası (var olup olmadığı) hakkında inceleme yapılmadan dava sıfat yokluğundan reddedilir ve bu karar davanın dinlenemeyeceğine ilişkin değil esasına yönelik bir karar niteliğindedir. Davacı veya davalıdan birinin taraf sıfatına sahip olmaması durumunda verilecek olan red kararı o davadaki taraflar arasında maddi anlamda kesin hüküm oluştursa da, dava konusu hak ve taraf sıfatına sahip olan kişiler bakımından kesin hükümden söz edilemeyecektir. Dava konusu hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olan taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itiraz niteliğindedir ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 187. maddesinde (HMK. m.116) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay"ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur. Bu yönde, gerektiğinde yeni 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla zaman bakımından derhal uygulanmasına dair 448. maddesi ile "Tarafta iradi değişiklik" başlıklı ve "Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir..." şeklinde ifade edilen 124. maddesinin 4. fıkrası gözetilmeli, ilgili taraf aleyhine de davayı teşmil edip, davalı olarak katılımı sağlanıp göstereceği deliller de dikkate alınarak varılacak sonuca göre hüküm tesis etmek gerektiği dikkate alınmalıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 03/04/2003 tarihli işe giriş bildirgesi dava dışı ""...” ünvanlı işyerince düzenlenmiş olup bildirgenin Kurum kayıtlarına 21.05.2003 tarihinde intikal ettiği, davacıya ait hizmet cetvelinde 03/04/2003-12/05/2003 tarihleri arasında dava dışı 1065571.007.sicil numaralı ""...” ünvanlı işyerince davacı adına Kurum"a hizmet bildiriminde bulunulduğu, davalı işyerinin 01/03/1995-30/11/2006 tarihleri arasında Kanun kapsamına alındığı, davalı ve dava dışı işyerine ait ticaret sicil kayıtları ile işyerlerine ait ihtilaf konusu dönem bordrolarının getirtildiği, 12/05/2003 tarihinde davacının işyerinde çalışmakta iken kaza geçirdiği, kaza olayı ile ilgili olarak yapılan denetim neticesi düzenlenen rapor ile dava dışı işyerinde çalışmakta iken davacının yaralanması ile sonuçlanan kaza olayının bir iş kazası olduğunun Kurum tarafından tespit edildiği, davacının davalı işyerinde çalıştığı iddiası ile ilgili olarak yapılan denetim neticesi düzenlenen rapor ile davacının iddia konusu işyeri nezdinde geçen çalışmalarının kayden tespit edilemediği, davacının iddiasını dava yolu ile kanıtlaması gerektiğinin sonuç olarak belirtildiği, yapılan zabıta araştırması neticesi düzenlenen tutanak ile alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, duruşmalarda aynı zamanda bordrolu çalışan olan davacı tanıkları ile re"sen belirlenen bordrolu tanıkların dinlenildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, Mahkemece davacının davalı işyerinde ihtilaf konusu dönem içerisinde kesintisiz çalıştığının belirlenmesine göre diğer dava dışı işyerinden Kurum"a bildirilen hizmet süreleri iptal edilmeden mükerrer hizmet oluşturacak şekilde kurulan hüküm doğru olmamıştır. Bu doğrultuda, hak alanını ilgilendirmesi nedeniyle diğer dava dışı işyerinin yasal hasım olarak yöntemince davaya katılımı sağlanmalıdır.
Yapılacak iş, dava dışı ""...” ünvanlı işyerinin davaya dahil etmesi için davacıya önel vermek, usulüne uygun taraf teşkilini sağlayıp sonucuna göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.