20. Hukuk Dairesi 2015/16223 E. , 2017/1022 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; ... ili, ... ilçesi, ... mah. ... ada ... parsel sayılı 44.005 m² miktarındaki taşınmazın tamamının 26/08/1997 tarihinde ... ili, ... ilçesi, ... mah. ... ada ... parsel sayılı 21.006 m2 miktarındaki taşınmazın tamamının 01/10/1996 tarihinde ve ... ili, ... ilçesi, ... mah. ... ada ... parsel sayılı 59.607 m2 miktarındaki taşınmazın tamamının da 25/08/1997 tarihinde müvekkili tarafından satın alınmış olduğunu, her üç taşınmazın da tapusunun tapuda yapılan satış işlemine müteakip müvekkili adına tescil edilmiş olduğunu, dava konusu taşınmazların tapusunun satış tarihinde herhangi bir kısıtlama ve açıklama da içermediğini, ... tarafından dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmaz için, taşınmazın kesinleşmiş orman tahdit sınırları içerisinde kaldığı gerekçesi ile ikame edilip davada, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/107 E. - 2001/67 .K sayılı kararı ile taşınmazın 5.118 m²"lik kısmının tapusunun iptaline ve taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiş ve bu karar deracetten geçerek kesinleşmiş olduğunu, ... tarafından ... ada ... parsel sayılı taşınmaz için, taşınmazın kesinleşmiş orman tahdit sınırları içerisinde kaldığı gerekçesi ile ikame edilen davada ise, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/79 E. - 2001/66 K. sayılı kararıyla taşınmazın 51.006 m² miktarındaki tapusunun tamamının iptaline ve taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına kayıt ve tesciline karar verdiğini ve bu kararın deracetten geçerek kesinleşmiş olduğunu, ... tarafından ... ada ... parsel sayılı taşınmaz için, taşınmazın kesinleşmiş orman tahdit sınırları içerisinde kaldığı gerekçesi ile ikame eidlen davada ise, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/97 E. - 2001/65 K. sayılı ilamıyla taşınmazın 53.754 m²"lik kısmının tapusunun iptaline ve taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiş ve bu kararın da deracetten geçerek kesinleştiğini, böylece müvekkillerine ait toplam 109.878 m² miktarındaki taşınmaz hissesinin haksız yere iptal edilmiş olduğunu, kesinleşen mahkeme kararları ile hiç bir bedel ödenmeksizin tapuları iptal edilen toplam 109.878 m² miktarındaki taşınmazın rayiç bedelinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 20.000.-TL"sinin davalılardan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, vekalet ücreti ile masrafların davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın zamanaşımı nedeni ile reddine dair verilen kararın davacı tarafından tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10/06/2013 tarih ve 2013/11006 E. - 2013/12121 K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle ; ”...Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; ... ili, ... ilçesi, ... mahallesinde bulunan ... ada ... parsel sayılı taşınmazın, orman sınırları içerisinde kalması nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.04.2002
tarihinde kesinleşen 1999/79 E. - 2001/66 K. sayılı kararı ile tamamının ... ada ... parsel sayılı taşınmazın ise; ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.04.2002 tarihinde kesinleşen 1999/107 E. - 2001/67 K. sayılı kararı ile 5118 m²"lik bölümünün davacı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesi üzerine, davacı vekili tarafından 27.06.2011 tarihinde iş bu tazminat davasının açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup, burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımayıp, sadece Devletin memuruna rücuu sırasındaki iç ilişkide önemlidir.
Açıklanan nedenlerle; TMK"nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin 818 sayılı Borçlar Kanununun 41. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 60. maddesindeki zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, TMK"nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146.) maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esastır. Bu durumda;
1) Mahkemece, dava konusu parsellerden ... ada ... ve ... parsel sayılı taşınmazlar ile ilgili olarak açılan davada; zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilip, davacının gerçek zararın tespiti için özellikle, söz konusu taşınmazların vasfına göre arsa mı, yoksa arazi mi olduğu belirlenip, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, taşınmaz arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak; arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespiti için mahallinde yapılacak keşif sonucu bilirkişi kurulu raporu alınıp, TMK"nın 1007. maddesi de gözetilerek Hazine hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
2) Dava konusu edilen 80 ada 153 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/97 esas, 2001/65 sayılı kararının kesinleşip kesinleşmediği, kesinleşti ise tapu kaydının iptal edilip edilmediği araştırılıp, tapu kaydı da getirtilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, doğru görülmemiştir...” denilmiştir.
Davalı Hazine ve Orman Yönetimi karar düzeltme talebinde bulunmuşlar Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 11/03/2014 tarih ve 2013/25760 E. - 2014/6515 K. sayılı kararı ile;“Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; davalı Hazine vekilinin karar düzeltme istekleri HUMK’nun 440 ve devamı maddelerindeki nedenlerden hiçbirisine uymadığından reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı ... vekilinin karar düzeltme talebine gelince;
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, uğranılan zararın Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince tazmini istemine ilişkindir. Bu maddeye dayanılarak açılan tazminat davalarında davalı sıfatı Hazinenin olup, ...nün davalı sıfatı bulunmadığından, adı geçen davalı yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiği yönünden de bozma yapılması gerekirken, Dairemiz kararında bu hususa değinilmediği bu kez yapılan incelemede anlaşılmıştır.
Bu nedenle, davalı ... vekilinin karar düzeltme isteği yerinde olduğundan adı geçen davalının karar düzeltme isteminin kabulüne, Dairemizin 10.06.2013 gün ve 2013/11006 E. - 12121 K. sayılı bozma kararına 3. bent olarak (Davanın niteliği gereğince davalı ... hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi) cümlesinin eklenmesine, bu ibarenin Dairemizdeki karar aslına da işlenmesine," karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekili
27/02/2015 tarihli dilekçesi ile; tazminat miktarını toplam da; 1059223,92.-TL"ye artırmış ancak ıslah harcı yatırmamıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davalı ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğunda reddine,
-Davalı Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne,
-Toplam 1.059.223,92.-TL tazminatın 20.000.-TL sinin dava tarihinden itibaren, geri kalan miktarının ise 27/02/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir
Dava; tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeni ile TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; bozmadan sonra ıslah yapılıp, yapılamayacağı hususunda Yargıtay Hukuk Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile içtihatların birleştirilmesi gündeme gelmiş, konu Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunda değerlendirilmiş ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 E. - 2016/1 sayılı kararı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK’nın değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.
Buna göre, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Somut olayda davacı dava dilekçesi ile, 20.000.-TL tazminat talep etmiş, 27/02/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talep miktarını 1059223,92.-TL’ye artırmış ise de;ıslah tarihinden evvel verilen hüküm Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10/06/2013 tarihli kararı ile bozulmuştur. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde talep ettiği tazminat miktarı dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanlış değerlendirme ile Yargıtay bozma ilamından sonra yaptığı ıslah talebi dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 09/02/2017 günü oy birliği ile karar verildi.